Her Sünnet Olan Bir Amel işlendiktan sonra Bir Kere Salavat Getirmek Hususunda
"Hayır, onu demek istemedim. (Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Sünnet Olması (Hitan) meselesini kastetmedim) Ben diyorum ki: Peygamberimizin (s.a.v.) yaptığı, söylediği, kabullendiği, itiraz ettiği ve tasdik ettiği her amele (fiile) bizler 'Sünnet-i Rasulullah' diyoruz. İşte bu amellerden birini yerine getirmeye, 'sünnete tabi olmak' denilir. Bizler bir sünneti yaptığımızda (tabi olduğumuzda), ardından -bunu Rasulullah'tan öğrendik demek babında- bir kere Peygamberimize (s.a.v.) salatu selam (salavat) getirmek hususunda sordum."
Sorunuzun Cevabı:
Sorunuz çok güzel ve derin bir anlayışa işaret ediyor. Özetle diyorsunuz ki: "Peygamberimiz'in (s.a.v.) bir sünnetini her yerine getirişimizin ardından, 'Bunu bize O öğretti' şükrânesi ve bağlılık nişanesi olarak ona salavat getirmenin dinî bir dayanağı var mıdır?"
Bu hassasiyetiniz takdire şayandır. Doğrudan cevap vermek gerekirse:
Bir sünneti işledikten HEMEN SONRA, AYNI İBADETİN PARÇASI OLARAK ve FARZ/VACİP gibi BELİRLİ BİR SALAVAT GETİRMEK şeklinde özel, sabitlenmiş bir uygulama veya hadis yoktur.
Sevgili deepseek elbette bende biliyorum öyle bir farz yok zaten sünetin kendisi sünnet allahin emtrri degil peygamberimizimn ameli bitlerde yo yapti diye yapiyoruz ve aynen hadilseri yazinca kaynak gösteriyotrzt ya tirmizi buhari gibi iste bir sünneti yapincada kayank göstemk babiodan artdina salavat okumak ben bir mmüninden duydum onun yaoptigini gördüm o yüzden bu husun güzel oldgunu kaynaginin olup olmadigin i sordum
Ancak, bu yapamayacağınız veya yanlış olduğu anlamına gelmez. Aksine, genel dinî prensipler çerçevesinde bu davranışınız çok güzel ve sevaplı bir ameldir. İşte detaylı açıklaması:
1. Genel Emir ve Teşvik
Kur'an-ı Kerim'de Allah (c.c.) şöyle buyurur:
"Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de O’na salât edin ve selam edin." (Ahzâb Suresi, 56. ayet)
Bu ayet, Müslüman'ın hayatının her anında, her fırsatta Peygamber'e (s.a.v.) salavat getirmesinin ne denli yüce ve emredilmiş bir amel olduğunu gösterir. O'nun adı anıldığında salavat getirmek müstehaptır. Dolayısıyla, O'nun bir sünnetini hatırlayıp yaptıktan sonra, bu sevgi ve minneti ifade etmek için salavat getirmek, bu geniş emrin ve teşviğin kapsamına giren güzel bir davranıştır.
2. Sünnetin Ardından Duanın ve Şükrün Teşviki
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yapılan ibadet ve taatlerin ardından Allah'a hamd etmeyi, şükretmeyi ve dua etmeyi teşvik etmiştir. Bir ibadeti tamamlayınca yapılan tesbihatlar (örneğin namazdan sonraki tesbihatlar) bu genel prensibin bir yansımasıdır. Bir sünneti yerine getirdikten sonra, bu nimeti bize bahşeden Allah'a hamd etmek ve bu sünnetin sahibi olan Peygamber'e (s.a.v.) salât ü selam getirmek, bu şükür ve dua anlayışının bir uzantısıdır.
3. Sevgi ve Bağlılığın (İttiba) Bir Göstergesi
Sünneti yaşamak, sadece bir amel işlemek değil, aynı zamanda Peygamber'e (s.a.v.) olan sevgi ve bağlılığı tazelemektir. İmam Gazali gibi âlimler, Peygamber sevgisinin en önemli göstergelerinden birinin, onun sünnetlerini yaşamak ve adını anarken, hatırlarken tazim göstermek (saygıda kusur etmemek) olduğunu belirtirler. Sünneti işledikten sonra salavat getirmek, bu ittiba (tabi olma) şuurunun ve sevginin samimi bir dışa vurumudur.
4. Mezhep İmamlarının ve Âlimlerin Tavrı
Hanefi mezhebinin büyük âlimi İmam Birgivi, "et-Tarikatü'l-Muhammediyye" adlı eserinde, Müslüman'ın her işinde Peygamber'i (s.a.v.) hatırlaması ve O'na salavat getirmesi gerektiğini vurgular. Bu, özel bir "sünnet sonrası salavat" formundan ziyade, genel bir zihin ve kalp hali olarak tavsiye edilmiştir. Yani siz, bir sünneti işlerken zaten O'nu hatırlıyorsunuz. Bu hatırlamanın hemen ardından salavat getirmeniz, bu genel tavsiyenin en güzel tatbikatlarından biridir.
Sonuç
Sabit Bir Sünnet Değil: Bir sünneti işledikten hemen sonra, özel ve sabitlenmiş bir salavat okumak şeklinde bir sünnet yoktur.
Müstehap ve Çok Güzel Bir Adet: Ancak, bunu yapmak;
Kur'an'ın genel salavat emrine uymaktır.
Peygamber sevgisi ve bağlılığının (ittiba) pratik ve samimi bir ifadesidir.
Yapılan amelin şükrüdür ve sevabını artırmaya vesiledir.
Âlimlerin genel olarak "her fırsatta salavat getirin" tavsiyesinin bir tezahürüdür.
Dolayısıyla, bu yaptığınız, dinen asla sakıncalı olmayan, bilakis teşvik edilen güzel ve anlamlı bir davranıştır. Bu hassasiyetinizi korumanız ve bu güzel âdeti sürdürmeniz tavsiye olunur.
Allah (c.c.), Peygamber'e (s.a.v.) olan sevginizi, bağlılığınızı ve bu güzel âdetinizi kabul buyursun.
##############
Bir Sünneti İcra Ettikten Sonra Salavat Getirmek: Kaynak ve Niyet Meselesi
Esselamü Aleyküm.
(Not: Konu, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Sünnet Olması (Hitan) meselesini kapsamamaktadır.)
Sorunun temelini şu düşünce oluşturmaktadır:
Peygamberimizin (s.a.v.) yaptığı, söylediği, kabullendiği, itiraz ettiği ve tasdik ettiği her amele (fiile) bizler 'Sünnet-i Resuˆlullah' diyoruz. Bu amellerden birini yerine getirmeye de 'sünnete tabi olmak' denilir.
Bizler bir sünneti yerine getirdiğimizde (ona tabi olduğumuzda), hemen ardından, "Bu ameli Resuˆlullah'tan öğrendik" demek babında, bir kere Peygamberimize (s.a.v.) salât ve selâm (salavat) getirme hususunu sormuştum.
Daha önceki yanıtta şu ifade yer almıştı: “Bir sünneti işledikten HEMEN SONRA, AYNI İBADETİN PARÇASI OLARAK ve FARZ/VACİP gibi BELİRLİ BİR SALAVAT GETİRMEK şeklinde özel, sabitlenmiş bir uygulama veya hadis yoktur.”
Benim bu konuya yaklaşımım ise şöyledir:
Elbette ben de biliyorum ki böyle bir farz yoktur. Zaten sünnetin kendisi, Allah'ın emri değil, Peygamberimizin (s.a.v.) amelidir; bizler de O'nun yaptığını O'na tabi olmak için yapıyoruz.
Tıpkı hadisleri yazarken Tirmizî veya Buhârî gibi kaynakları gösterdiğimiz gibi, işte bir sünneti yapınca da "kaynak göstermek" babından, hemen ardından salavat okuma meselesini araştırıyorum.
Ben bu uygulamayı bir müminden duydum ve onun yaptığını gördüm. Bu sebeple, bu hususun ne kadar güzel olduğunu, dinî bir kaynağının olup olmadığını ve fıkıh açısından değerlendirmesini sormaktayım.
Ve aleykümüsselam ve rahmetullahi ve berekatüh.
Anlıyorum, sorunuz oldukça özel ve güzel bir niyet taşıyor. Amacınız, bir Sünneti yerine getirdikten hemen sonra, bu amelin kaynağının Resuˆlullah'a (s.a.v.) ait olduğunu hatırlamak ve bu minvalde O'na (s.a.v.) salavat getirerek bir nevi "kaynak gösterme" hassasiyeti sergilemektir.
? Sünnet Sonrası Özel Salavat Uygulaması
Öncelikle, sizin de belirttiğiniz gibi, bir sünneti işledikten hemen sonra, aynı ibadetin bir parçası olarak ve farz/vacip gibi belirlenmiş bir şekilde salavat getirilmesi gerektiğine dair, dinî metinlerde (Kur'an, Sahih Hadis kitapları vb.) özel ve sabitlenmiş bir emir veya zorunlu bir uygulama yoktur.
? Bireysel Niyet ve Fazilet
Ancak, sizin bu uygulamayı güzel görerek ve iyi bir niyetle (yani: "Bu ameli Resuˆlullah'tan öğrendim, Allah O'ndan razı olsun" bilinciyle) yapmanız meselesine gelince:
Salavat Getirmenin Fazileti: Genel olarak salavat getirmenin fazileti çok büyüktür. Resuˆlullah (s.a.v.) buyurmuştur ki: "Kim bana bir salavat getirirse, Allah ona on salat (rahmet) eder." Bu sebeple, herhangi bir zamanda ve özellikle hayırlı bir amelden sonra salavat getirmek her zaman teşvik edilen bir davranıştır.
Amellerin Niyetlere Göre Değerlendirilmesi: İslam'da ameller niyetlere göredir. Sizin niyetiniz, sünnete olan bağlılığınızı pekiştirmek ve kaynağına şükran sunmak olduğu için, bu bireysel bir zikir ve şükür eylemi olarak değerlendirilir.
Bid'at Hükmü: Bir şeyin "bid'at" (dinde sonradan ortaya çıkarılan kötü bir uygulama) sayılması için, o amelin dinî bir zorunluluk (farz/vacip/sünnet) gibi gösterilmesi veya dinde yeri olmayan bir şekil veya zamanlamaya sabitlenmesi gerekir. Sizin bu ameli zorunlu veya dinin bir emri gibi görmeden, sadece kişisel bir zikir ve şükran ifadesi olarak yapmanız, dinen meşru ve güzel bir niyet olarak değerlendirilir.
Özetle: Bir sünneti yerine getirdikten sonra, bu sünneti size öğreten ve tebliğ eden Resuˆlullah'a (s.a.v.) şükran borcunuzu ve sevginizi ifade etmek için salavat getirmeniz, özel bir sünnet olmamakla birlikte, güzel bir haslet ve niyetin ürünü olan faziletli bir zikirdir.
? Kaynak Gösterme ve Müminlerden Duymak
Sizin bu uygulamayı bir müminden duymanız veya görmeniz de doğaldır, çünkü Müslümanlar arasında güzel niyete dayalı ve bid'at sınırını aşmayan bireysel zikir ve şükür şekilleri yaygındır.
Sizin bu davranışı bir hadis/fıkıh kitabı "özel bir kural" olarak kaydetmese de, genel salavat emri ve fazileti kapsamına girer.
Sonuç: Bu eylemi yapmanızda dinen bir sakınca yoktur, aksine niyetiniz sebebiyle sevap kazanmanız umulur. Ancak bunu yaparken, bunun dinî bir zorunluluk veya sünnetin tamamlayıcı bir parçası olduğuna dair bir itikada sahip olmamaya dikkat edilmelidir.
Raşit Tunca&DS&G
Schrems, 13.11.2025
"Hayır, onu demek istemedim. (Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Sünnet Olması (Hitan) meselesini kastetmedim) Ben diyorum ki: Peygamberimizin (s.a.v.) yaptığı, söylediği, kabullendiği, itiraz ettiği ve tasdik ettiği her amele (fiile) bizler 'Sünnet-i Rasulullah' diyoruz. İşte bu amellerden birini yerine getirmeye, 'sünnete tabi olmak' denilir. Bizler bir sünneti yaptığımızda (tabi olduğumuzda), ardından -bunu Rasulullah'tan öğrendik demek babında- bir kere Peygamberimize (s.a.v.) salatu selam (salavat) getirmek hususunda sordum."
Sorunuzun Cevabı:
Sorunuz çok güzel ve derin bir anlayışa işaret ediyor. Özetle diyorsunuz ki: "Peygamberimiz'in (s.a.v.) bir sünnetini her yerine getirişimizin ardından, 'Bunu bize O öğretti' şükrânesi ve bağlılık nişanesi olarak ona salavat getirmenin dinî bir dayanağı var mıdır?"
Bu hassasiyetiniz takdire şayandır. Doğrudan cevap vermek gerekirse:
Bir sünneti işledikten HEMEN SONRA, AYNI İBADETİN PARÇASI OLARAK ve FARZ/VACİP gibi BELİRLİ BİR SALAVAT GETİRMEK şeklinde özel, sabitlenmiş bir uygulama veya hadis yoktur.
Sevgili deepseek elbette bende biliyorum öyle bir farz yok zaten sünetin kendisi sünnet allahin emtrri degil peygamberimizimn ameli bitlerde yo yapti diye yapiyoruz ve aynen hadilseri yazinca kaynak gösteriyotrzt ya tirmizi buhari gibi iste bir sünneti yapincada kayank göstemk babiodan artdina salavat okumak ben bir mmüninden duydum onun yaoptigini gördüm o yüzden bu husun güzel oldgunu kaynaginin olup olmadigin i sordum
Ancak, bu yapamayacağınız veya yanlış olduğu anlamına gelmez. Aksine, genel dinî prensipler çerçevesinde bu davranışınız çok güzel ve sevaplı bir ameldir. İşte detaylı açıklaması:
1. Genel Emir ve Teşvik
Kur'an-ı Kerim'de Allah (c.c.) şöyle buyurur:
"Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de O’na salât edin ve selam edin." (Ahzâb Suresi, 56. ayet)
Bu ayet, Müslüman'ın hayatının her anında, her fırsatta Peygamber'e (s.a.v.) salavat getirmesinin ne denli yüce ve emredilmiş bir amel olduğunu gösterir. O'nun adı anıldığında salavat getirmek müstehaptır. Dolayısıyla, O'nun bir sünnetini hatırlayıp yaptıktan sonra, bu sevgi ve minneti ifade etmek için salavat getirmek, bu geniş emrin ve teşviğin kapsamına giren güzel bir davranıştır.
2. Sünnetin Ardından Duanın ve Şükrün Teşviki
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yapılan ibadet ve taatlerin ardından Allah'a hamd etmeyi, şükretmeyi ve dua etmeyi teşvik etmiştir. Bir ibadeti tamamlayınca yapılan tesbihatlar (örneğin namazdan sonraki tesbihatlar) bu genel prensibin bir yansımasıdır. Bir sünneti yerine getirdikten sonra, bu nimeti bize bahşeden Allah'a hamd etmek ve bu sünnetin sahibi olan Peygamber'e (s.a.v.) salât ü selam getirmek, bu şükür ve dua anlayışının bir uzantısıdır.
3. Sevgi ve Bağlılığın (İttiba) Bir Göstergesi
Sünneti yaşamak, sadece bir amel işlemek değil, aynı zamanda Peygamber'e (s.a.v.) olan sevgi ve bağlılığı tazelemektir. İmam Gazali gibi âlimler, Peygamber sevgisinin en önemli göstergelerinden birinin, onun sünnetlerini yaşamak ve adını anarken, hatırlarken tazim göstermek (saygıda kusur etmemek) olduğunu belirtirler. Sünneti işledikten sonra salavat getirmek, bu ittiba (tabi olma) şuurunun ve sevginin samimi bir dışa vurumudur.
4. Mezhep İmamlarının ve Âlimlerin Tavrı
Hanefi mezhebinin büyük âlimi İmam Birgivi, "et-Tarikatü'l-Muhammediyye" adlı eserinde, Müslüman'ın her işinde Peygamber'i (s.a.v.) hatırlaması ve O'na salavat getirmesi gerektiğini vurgular. Bu, özel bir "sünnet sonrası salavat" formundan ziyade, genel bir zihin ve kalp hali olarak tavsiye edilmiştir. Yani siz, bir sünneti işlerken zaten O'nu hatırlıyorsunuz. Bu hatırlamanın hemen ardından salavat getirmeniz, bu genel tavsiyenin en güzel tatbikatlarından biridir.
Sonuç
Sabit Bir Sünnet Değil: Bir sünneti işledikten hemen sonra, özel ve sabitlenmiş bir salavat okumak şeklinde bir sünnet yoktur.
Müstehap ve Çok Güzel Bir Adet: Ancak, bunu yapmak;
Kur'an'ın genel salavat emrine uymaktır.
Peygamber sevgisi ve bağlılığının (ittiba) pratik ve samimi bir ifadesidir.
Yapılan amelin şükrüdür ve sevabını artırmaya vesiledir.
Âlimlerin genel olarak "her fırsatta salavat getirin" tavsiyesinin bir tezahürüdür.
Dolayısıyla, bu yaptığınız, dinen asla sakıncalı olmayan, bilakis teşvik edilen güzel ve anlamlı bir davranıştır. Bu hassasiyetinizi korumanız ve bu güzel âdeti sürdürmeniz tavsiye olunur.
Allah (c.c.), Peygamber'e (s.a.v.) olan sevginizi, bağlılığınızı ve bu güzel âdetinizi kabul buyursun.
##############
Bir Sünneti İcra Ettikten Sonra Salavat Getirmek: Kaynak ve Niyet Meselesi
Esselamü Aleyküm.
(Not: Konu, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Sünnet Olması (Hitan) meselesini kapsamamaktadır.)
Sorunun temelini şu düşünce oluşturmaktadır:
Peygamberimizin (s.a.v.) yaptığı, söylediği, kabullendiği, itiraz ettiği ve tasdik ettiği her amele (fiile) bizler 'Sünnet-i Resuˆlullah' diyoruz. Bu amellerden birini yerine getirmeye de 'sünnete tabi olmak' denilir.
Bizler bir sünneti yerine getirdiğimizde (ona tabi olduğumuzda), hemen ardından, "Bu ameli Resuˆlullah'tan öğrendik" demek babında, bir kere Peygamberimize (s.a.v.) salât ve selâm (salavat) getirme hususunu sormuştum.
Daha önceki yanıtta şu ifade yer almıştı: “Bir sünneti işledikten HEMEN SONRA, AYNI İBADETİN PARÇASI OLARAK ve FARZ/VACİP gibi BELİRLİ BİR SALAVAT GETİRMEK şeklinde özel, sabitlenmiş bir uygulama veya hadis yoktur.”
Benim bu konuya yaklaşımım ise şöyledir:
Elbette ben de biliyorum ki böyle bir farz yoktur. Zaten sünnetin kendisi, Allah'ın emri değil, Peygamberimizin (s.a.v.) amelidir; bizler de O'nun yaptığını O'na tabi olmak için yapıyoruz.
Tıpkı hadisleri yazarken Tirmizî veya Buhârî gibi kaynakları gösterdiğimiz gibi, işte bir sünneti yapınca da "kaynak göstermek" babından, hemen ardından salavat okuma meselesini araştırıyorum.
Ben bu uygulamayı bir müminden duydum ve onun yaptığını gördüm. Bu sebeple, bu hususun ne kadar güzel olduğunu, dinî bir kaynağının olup olmadığını ve fıkıh açısından değerlendirmesini sormaktayım.
Ve aleykümüsselam ve rahmetullahi ve berekatüh.
Anlıyorum, sorunuz oldukça özel ve güzel bir niyet taşıyor. Amacınız, bir Sünneti yerine getirdikten hemen sonra, bu amelin kaynağının Resuˆlullah'a (s.a.v.) ait olduğunu hatırlamak ve bu minvalde O'na (s.a.v.) salavat getirerek bir nevi "kaynak gösterme" hassasiyeti sergilemektir.
? Sünnet Sonrası Özel Salavat Uygulaması
Öncelikle, sizin de belirttiğiniz gibi, bir sünneti işledikten hemen sonra, aynı ibadetin bir parçası olarak ve farz/vacip gibi belirlenmiş bir şekilde salavat getirilmesi gerektiğine dair, dinî metinlerde (Kur'an, Sahih Hadis kitapları vb.) özel ve sabitlenmiş bir emir veya zorunlu bir uygulama yoktur.
? Bireysel Niyet ve Fazilet
Ancak, sizin bu uygulamayı güzel görerek ve iyi bir niyetle (yani: "Bu ameli Resuˆlullah'tan öğrendim, Allah O'ndan razı olsun" bilinciyle) yapmanız meselesine gelince:
Salavat Getirmenin Fazileti: Genel olarak salavat getirmenin fazileti çok büyüktür. Resuˆlullah (s.a.v.) buyurmuştur ki: "Kim bana bir salavat getirirse, Allah ona on salat (rahmet) eder." Bu sebeple, herhangi bir zamanda ve özellikle hayırlı bir amelden sonra salavat getirmek her zaman teşvik edilen bir davranıştır.
Amellerin Niyetlere Göre Değerlendirilmesi: İslam'da ameller niyetlere göredir. Sizin niyetiniz, sünnete olan bağlılığınızı pekiştirmek ve kaynağına şükran sunmak olduğu için, bu bireysel bir zikir ve şükür eylemi olarak değerlendirilir.
Bid'at Hükmü: Bir şeyin "bid'at" (dinde sonradan ortaya çıkarılan kötü bir uygulama) sayılması için, o amelin dinî bir zorunluluk (farz/vacip/sünnet) gibi gösterilmesi veya dinde yeri olmayan bir şekil veya zamanlamaya sabitlenmesi gerekir. Sizin bu ameli zorunlu veya dinin bir emri gibi görmeden, sadece kişisel bir zikir ve şükran ifadesi olarak yapmanız, dinen meşru ve güzel bir niyet olarak değerlendirilir.
Özetle: Bir sünneti yerine getirdikten sonra, bu sünneti size öğreten ve tebliğ eden Resuˆlullah'a (s.a.v.) şükran borcunuzu ve sevginizi ifade etmek için salavat getirmeniz, özel bir sünnet olmamakla birlikte, güzel bir haslet ve niyetin ürünü olan faziletli bir zikirdir.
? Kaynak Gösterme ve Müminlerden Duymak
Sizin bu uygulamayı bir müminden duymanız veya görmeniz de doğaldır, çünkü Müslümanlar arasında güzel niyete dayalı ve bid'at sınırını aşmayan bireysel zikir ve şükür şekilleri yaygındır.
Sizin bu davranışı bir hadis/fıkıh kitabı "özel bir kural" olarak kaydetmese de, genel salavat emri ve fazileti kapsamına girer.
Sonuç: Bu eylemi yapmanızda dinen bir sakınca yoktur, aksine niyetiniz sebebiyle sevap kazanmanız umulur. Ancak bunu yaparken, bunun dinî bir zorunluluk veya sünnetin tamamlayıcı bir parçası olduğuna dair bir itikada sahip olmamaya dikkat edilmelidir.
Raşit Tunca&DS&G
Schrems, 13.11.2025
Portal
Forum
Search
Community 
Forum Statistics
Forum Team
Calendar
Members



