Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 4/5 - 1 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Seyyid İbrâhim Desûkî Kimdir?
#1
Oku-1 
Seyyid İbrâhim Dusûkî Kimdir?

Mısır'da yetişen büyük velîlerden. Mısırlı mutasavvıf. Dusukiye tarikatının kurucusudur. İslam dinine, Mısır insanının yaşayışına uygun bir biçim vermek istemiştir. İsmi, İbrâhim bin Ebü'l-Mecîd, lakabı Burhâneddîn'dir. Seyyiddir. 1235 (H.633) senesinde Mısır'da Nil Nehri batısında Raşid ilçesine bağlı Düsuk köyünde doğdu. 1277 (H.676) târihinde vefât etti.

Seyyid İbrâhim Desûkî doğduktan bir gün sonraydı. Halk, o gün Ramazân-ı şerîf olup olmadığı husûsunda tereddüde düştü. Hilâlin görünüp görünmediği husûsunda, Muhammed bin Hârûn hazretlerine gidildi. O da keşf yoluyla Seyyid Burhâneddîn'in doğduğunu anlayıp, gelenlere; "Dün gece mübârek bir çocuk dünyâya geldi. Gidin, onun süt emip emmediğine bakın." buyurdu. Annesi, evliyânın büyüklerinden Ebü'l-Feth Vâsıtî'nin kızı Seyyide Fâtıma Hanıma sorulduğunda, çocuğu için; "Bugün fecr vaktinden beri hiç emmedi." dedi. Durum Muhammed bin Hârûn'a bildirildiğinde; "Seyyide Fâtıma Hanım üzülmesin. Akşam olunca çocuğu emer. Ramazân-ı şerîfin birinci günü olduğu için emmemiştir." buyurdu. Böylece Ramazana girildiği anlaşıldı.

Seyyid İbrâhim anlatır: "Hem babamın sulbünde, hem de annemin rahmindeyken, Allahü teâlâ bana pekçok lütuf ve ihsânlarda bulundu. Doğduğum zaman hilâlin göründüğü daha anlaşılmamışken, o gün Ramazân'ın başladığını insanlara müjdeledim. Bu benim dünyâya gelişimin ilk kerâmetiydi.Altı yaşıma gelince, Allahü teâlâ, bana yüce âlemdeki şeyleri gösterdi. Sekiz yaşımda, Levh-i mahfûzu ve onda olan şeyleri müşâhede edip gördüm. Dokuz yaşımda, semâ ve onda olan şeylerin sırrını çözdüm. Fakat asıl olanlar, on dört yaşımdayken oldu. Bunlar, Rabbimin bana sonsuz ihsânlarından birkaçıdır. Bunlardan dolayı Allahü teâlâya hamd ederim."

Seyyid İbrâhim Burhâneddîn Desûkî; Necmüddîn Mahmûd İsfehânî'den ilim öğrendi ve feyzlerinden istifâde etti. Ayrıca Abdürrazzâk hazretlerinin de teveccühlerine kavuştu. Ebü'l-Hasan-ı Şâzilî hazretlerinden de ilim öğrendi. Abdüsselâm bin Meşiş hazretlerinin rûhâniyetinden istifâde ettiği gibi, Peygamber efendimizin rûhâniyetlerinden de vâsıtasız olarak feyz aldı. Pekçok âlim, velî ve kâdı, onun talebesiydi. Arapça, Farsça, Süryânice, İbrânice ve diğer dillerle konuşurdu. Derin ilme sâhip evliyâdandı.

Bir gün Seyyid İbrâhim Desûkî'yi imtihân etmek niyetiyle, yedi kişi yola çıktı. Desûk nahiyesi yakınlarına geldiklerinde İbrâhim Desûkî, talebelerinden birini bunlara gönderdi. Talebe, kendisini Seyyid İbrâhim Desûkî'nin gönderdiğini, geri dönmelerini istediğini bildirdi. İmtihan için gelenler biraz tereddüd ettiler. O anda kendilerini bir sahrada buldular. Uzun müddet burada perişan bir halde kaldılar. Yiyecek bir şey bulamayıp ot yediler. Üzerlerindeki elbiseleri eskidi. Lime lime olup dökülmeye başladı. Büyük bir zâtı imtihân etmek isteği ile bu hâle geldiklerini anlayıp, tövbe ettiler. Onların bu hallerine vâkıf olan Seyyid İbrâhim, talebesini tekrar onların yanına gönderdi. Talebe onlara; "Artık buradan gidiniz!" dedi. O kişiler etraflarına bakınırken, bir anda kendilerini İbrâhim Desûkî hazretlerinin huzûrunda buldular. Seyyid hazretleri onlara; "Haydi hazırladığınız suâlleri söyleyin!" buyurdu. Onlar da; "Efendim, biz bir kabahat işledik. Bundan çok üzgünüz, affınızı ve bizi talebeliğe kabûl etmenizi istiyoruz." dediler. Seyyid İbrâhim Desûkî de bunları affedip, talebeliğe kabûl etti.

İbrâhim Desûkî hazretleri, birkaç talebesini alış-veriş için şehre gönderdi. Şehirde talebeler, bir iftirâya uğrayıp, zâlim bir vâli tarafından zindana atıldılar. Hallerini mektupla hocalarına bildirdiler. Seyyid İbrâhim Desûkî hazretleri, vâliye şu satırları yazıp gönderdi:

Gece okları ulaşır hedefe,
Atılırsa huşû yayları ile.

Menzile kavuşmak için erler kalkar,
Rükû ile berâber secdeyi uzatırlar.

Ellerini açıp Allah'a,
Gönülden ederler duâ,

Ok yaydan çıkınca,
Zırh bile etmez fayda.


Mektup vâliye ulaşınca, vâli, arkadaşlarını topladı. "Şunlara bakın hele, hocaları bana bir mektup göndermiş." dedi ve ağır hakâretlerde bulunup, mektuptaki şiiri okumaya başladı. Tam (Ok yaydan çıkınca) mısrasına gelince, bir ok gelip, vâlinin göğsüne saplandı ve oracıkta öldü.Vâlinin adamları, korku içinde mazlumları alelacele salıverdiler.

İbrâhim Desûkî hazretleri ömrünü hep İslâm dînine hizmet etmekle geçirdi. İnsanların doğru yola kavuşması için çok gayret gösterdi. Geceleri uyumaz, sabahlara kadar ibâdet eder, cenâb-ı Hakk'a kırık bir kalp ile yalvarırdı. Gündüzleri talebelerine ders verirdi. Sünnet olduğu için öğleden önce bir mikdâr uyuyup kaylûle yapardı. Hikmetli sözleri pek çoktur. Oğlu kendisinden nasîhat istedikte; "Ey gözümün nûru evlâdım. Önce içindeki nefs denilen ejderi öldür! Yüzünü toprağa sür! Hatâ ve isyânını kabûl ve îtirâf et ve işlediğin hatâ dolu ibâdetlerinin yüzüne çarpılmasından kork!" buyurdu.

Sevdiklerine kalp temizliğinin önemini anlatırdı. Bu hususta; "Allahü teâlâ, kullarının kalbine nazar eder. O halde ey insanlar! Kalplerinizi çok temiz tutunuz! Onu cilâlandırınız! Güzel ve parlak ediniz! Orada yalnız ihlâs ve doğruluk bulunsun!" buyururdu.

Talebesi olmak isteyen birine; "Ey oğlum, tövbe etmek istersen, bu hususta lâübâli olma. Tövbeyi oyuncak sanma, yalnız dil ile "Tövbe ettim yâ Rabbî!" demek yetmez, hem dil ile tövbe etmeli, hem de haramları ve yasak olan şeyleri yapmamalıdır. Tövbe nasıl olur bilir misin? Kulun, kalbini Allah'dan başka bir şey ile meşgûl etmemesi, tövbe etmesi ile olur. Bu hâsıl olursa, tövbe makbuldür." buyurdu.

"Ey talebelerim! Bizim yolumuzun esâsı, zarûrî olan ile yetinmektir. Sonsuz saâdeti arzu ediyorsanız, Allahü teâlâdan başkasına muhtac olmamayı beğeniniz.

Yine talebelerine; "Hak teâlâ neyi emir buyurmuşsa onu işlemenizi, neden nehy etmişse yasak etmişse ondan kaçınmanızı istiyorum."

"İlim, kulluğun gerçek mânâsını anlamak veHakk'a tam kulluk etmek içindir."

"Gİybet; yalancİlarİn meyvesi, fâsİklarİn ziyâfeti, kadİnlarİn sakİzİdİr." buyurdu.

Kendisine Allahü teâlânın sevdiği kimselerden soruldukta; "Cenâb-ı Hak şu kimseleri sever: İffetli ve kalbi temiz olanı, elini fenâlıktan men edeni, dilini gıybetten ve lüzumsuz sözden koruyanı, edep yerine sâhib olanı, iyilik, ikrâm ve ihsâna koşanı, dâimâ Allahü teâlâyı hatırlayanı, affetmeyi seveni." buyurdu.

Hoca hakkı soruldukta; "Talebe, hocasından müsâade almadan konuşmamalıdır. Eğer hocası orada hazır değilse, manevî olarak ondan izin istemelidir. Zîrâ her bakımdan rehberi olan hocası, talebesinin bu gibi şeylere riâyet ettiğini gördüğünde onu çok sever, kısa zamanda hedefe ulaştırır." buyurdu.

Bir talebesi kendisinden nasîhat istedi. O zaman; "Uygun olmayan yerlere gitmekten çok sakın, oralara girip çıkanlara da dikkat et. Müslüman kardeşinden yersiz bir şey görürsen, ona iyi muâmele etmeye gayret et, iyi geçin. Onun durumuna düşmekten pek sakın. Senin en iyi, en yakın dostun; özü, sözü doğru olandır. O böyle kaldığı müddetçe, onu koru." buyurdu.

"Allahü teâlâya muhabbet edip, muhabbete vesîle olursan, yerdekiler ve göktekiler de sana muhabbet eder. Allahü teâlâya itâat et ki, yerdekiler ve göktekiler de sana muhabbet etsin. Allahü teâlâya itâat et ki, insanlar ve cinler de sana itâat etsin. Cenab-ı Hakk'a muhabbet ve itâat edene, Allahü teâlâ ikrâmlarda, ihsânlarda bulunur. Denizler onun için donup, sular ona yol olur. Hava emrine âmâde olur." buyurdu.

Ömrünün sonlarına doğru, talebelerinin büyüklerinden birine; "Ezher Câmiinde ders vermekle meşgûl bulunan kardeşim Mûsâ Desûkî'ye git. Selâmımı söyle ve zâhirinden önce bâtınını, kalbini temizlesin. Gurûr, kibir, hased, ucb gibi bütün kötü huylardan kalbini muhafaza etsin." buyurdu. Talebe derhâl yola çıkıp, hocasının emrini kardeşine ulaştırdı. Kardeşi o anda ders veriyordu.Dersini yarıda bırakıp, süratle İbrâhim Desûkî hazretlerine gitti. Fakat ağabeyinin, seccade üzerinde Allahü teâlânın rahmetine kavuştuğunu gördü.

Seyyid İbrâhim Burhâneddîn hazretleri, kİymetli eserler yazmİŞtİr. Bunlarİn en meŞhûru El-Hakâik adlİ kitabıdır.



KERÂMET VE MENKÎBELERİ

YOKSA PİŞMAN OLURSUNUZ


Son günlerinde talebelerine; "Ey evlatlarım! Ömrünüz her geçen gün azalmakta, eceliniz yaklaşmaktadır. Bir gün bu üzerinde yaşadığınız dünyâ dürülecek, kıyâmet kopacaktır. Hergün amel defterinizi hayırlı işlerle doldurmaya bakınız. Böyle yapanlara müjdeler olsun. Amel defterlerini, yasaklardan kaçmayarak günahlarla dolduranlara da yazıklar olsun. Vakitlerinizi isrâf etmeyiniz. Zamanlarınızı boşa geçirmeyip değerlendiriniz. Yoksa pişmân olursunuz. Duânızın kabûl olmasını istiyorsanız, helâlden yiyiniz ve müslüman kardeşlerinizin hakkında yersiz söz etmekten dilinizi tutunuz." nasîhati oldu.

İbrahim Desûkî Hazretleri’nin okuduğu rivayet edilen salavatın Arapçası ve Türkçe anlamı...

Arapçası:

" اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى الذَّاتِ الْمُحَمَّدِيَّةِ. اللَّطِيفَةَ الأَحَدِيَّةِ. شَمْسِ سَمَاءِ الأَسْرَارِ. وَمَظْهَرِ الأَنْوَارِ. وَمَرْكَزِ مَدَارِ الْجَلاَلِ. وَقُطْبِ فَلَكِ الْجَمَالِ. اَللّٰهُمَّ بِسِرِّهِ لَدَيْكَ. وَبِسَيْرِهِ إِلِيْكَ. آمِنْ خَوْفِي وِأَقِلْ عَثْرَتِي وأَذْهِبْ حُزْنِي وَحِرْصِي وَكُنْ لِي وَخُذْنِي إِلَيْكَ مِنِّي. وَارْزُقْنِي الْفَنَاءَ عَنِّي. وَلاَ تَجْعَلْنِي مَفْتُوناً بِنَفْسِي. مَحْجُوباً بِحِسِّي. وَاكْشِفْ لِي عَنْ كَلِّ سِرٍّ مَكْتُومٍ. يَا حَيُّ يَا قَيُّومُ. "

Türkçe Okunuşu:

Allahümme salli alez zatil muhammediyyetil latıyfetil ehadiyye* Şemsi semail esrar* Ve mazharil envar* Ve merkezi medari medaril celal* Ve kutbi felekil cemal* Allahümme bi sirrıhi ledeyk* Ve bi seyrihi ileyk* Amin havfi* Ve ekıl asrati* Ve eshib hüznü ve hırsıy* Ve kün li ve huz li ileyke minni* Verzukniyel fenae anni* Ve la tec’alni meftunen bi nefsi* Mahcuben bi hıssi* Vekşif li an külli sirrin mektumin ya hayyü ya kayyüm*

Anlamı:

Allah'ım; zât-ı Muhammedî’ye, latîfe-i ahadiyete, sırlar semâsının güneşine, nurların mazharına, celâl medârı olan merkeze ve cemâl felekinin kutbuna salât eyle. Allah'ım; onun, senin nezdindeki sırrı ve onun sana olan seyri hürmetine korkularımı emniyete çevir, sürçmelerimi azalt, hüznümü ve hırsımı gider, benim ve hüznümüm gidericisi ol, beni, kendimden fânî olmakla beni rızıklandır, beni nefsine aldanan ve hissi ile perdelenenlerden kılma. Ey Hay ve Kayyûm olan! Gizlenmiş olan her sırrı bana aç.

İbrahim Desûkî Hazretleri’nin Sohbeti

İLİMLERİ RABBÂNÎ KAYNAKTAN ALINIZ

Her kim şerîatla amel eden, hakîkat ehli, temiz, namuslu ve şerefli bir Müslüman olmazsa, sulbümden gelen oğlum bile olsa, evlâtlarımdan değildir. Müridlerimden her kim de şerîata, hakîkate, tarîkata, diyanete, kendini maddî-manevi günahlardan korumaya, zühde, verâya ve aza kanaate sımsıkı sarılırsa, en uzak memlekette bile olsa, evlâtlarımdandır.

Allâh’a kulluk eden herkes, gereği gibi bu kulluğun tadını alamaz. Her hizmet eden de gereği gibi âdâbıyla hizmet edemez. Bundan dolayı çoğu mürid, gayret etmesine rağmen, bu yolda mesafe alamadı.

Ey evlatlarım! Size daima Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Zîra siz, kurbanlık koç gibi bu dünyayı terk etmek zorundasınız.  Ey alev alev ateşin derilerini yakacağı insanlar! Ey kendileri için bıçağın bilendiği kimseler, kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden koruyunuz.

Bir kimse bütün insanları sevmedikçe, onlara karşı şefkatli davranmadıkça ve onların ayıplarını örtmedikçe kâmil bir insan olamaz. Bunlara dikkat etmeyen ve kâmil olduğunu iddia eden kimse yalancıdır. Hiçbir kimseyi hareketlerinden, elbisesinden, yemesinden ve içmesinden dolayı kınamayın.  Çünkü şerîatın açıkça nehyettiği yasakları çiğneyenin dışında, kimse kınanamaz, ayıplanamaz. Zîra bu kınama yalnızlığa, yalnızlık da kulun Rabbinin lütfundan uzak kalmasına sebep olur.

Ey kardeşim! Sakın kendi başına bir şey yaptığını zannetme. Bil ki oruç tuttuğunda onu sana Allah tutturmuş, namaza kalktığın zaman Allah seni kaldırmış, bir iş yaptığında onu sana Allah yaptırmıştır. Bir şeyi gördüğünde onu sana Allah göstermiş, su içtiğinde onu sana Allah içirmiş, takva derecesine ulaşmışsan Allah seni ulaştırmış, bir derece kat etmişsen o dereceye Allah seni ulaştırmış, maddî-manevî bir şeye mazhar olmuşsan Allah seni mazhar kılmıştır. Bilesin ki, senin ortada müdahalen yoktur. Sen ancak âsî bir kulsun. Bunu bilmelisin. Şu bir hakîkattır ki, senin tek bir iyiliğin yoktur; nereden olsun ki bütün iyiliklerin yegâne sahibi Allah’tır. O, Hâkim’dir, dilerse amellerini kabul eder, dilerse reddeder.

Haram yemek amelin Allâh’a yükselmesine mani olur, dini zayıflatır. Haram söz de dini ifsat eder.

Günah kirlerine bürünmüş olanlarla oturup kalkmak, baş ve gönül gözünü kör eder. Yüce Allah kendisinden çok korkanları, namus, dil ve ellerini koruyanları, affedici, cömert, gönlü geniş ve temiz olanları çok sever. Daima Allâh’ın huzurunda bulunduğunun şuurunda olan kimse, dünya ve ahiretin kıymetini bilir. Her türlü yalandan sakınınız. Zîra yalancılık yüzü kızartır, basîreti köreltir. Yabancı kadınlarla dostluk kurmayınız ve onlara bakmayınız. Onlarla konuşmanız gerektiği zaman yanınızda başka bir kimse bulunsun. Bu yolda kendinize göre dinde olmayan yeni şeyler îcat etmeyiniz. Bu sayılanların hepsi nefsî ve şehevî şeylerdir. Kim yolumuzda bulunmayan bir îcat çıkarırsa, o bizden değildir. Bu hususta Yüce Allah şöyle buyurur: “Peygamber size ne getirdiyse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan vazgeçin” (Haşr, 7).

Size sâlih amel etmek düşer. Ötede-beride boş sözlerle zaman harcamayın. Bu yolun ehli olan zatların ahlâkı ile ahlâklanın. Peygamber Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem şiddetli sıkıntılara maruz kaldı, ancak sabretti. Aç kaldı, öyle ki, karnına taş bağladı. Ayakları şişinceye kadar namaz kıldı. Bütün ashabı da bu yolda ona tabi oldu. Allah hepsinden râzı olsun.

Ebû Bekir Sıddîk radıyallâhu anh’ın bütün malını Allah yolunda sarf etti, yiyecek bir şey bulamadı ve midesi açlıktan kızarmış ciğer gibi kendisine kokmaya başladı. Hz. Ömer radıyallâhu anh’ın ameli ve gayreti çoktu. Başına ketenden yapılmış mütevâzı bir sarık sarardı ve kendini daima hesaba çekerdi. Hz. Osman radıyallâhu anh her gece Kur’ân-ı Kerîm’i hatmederdi. Hz. Ali radıyallâhu anh sahâbenin en zâhidlerinden ve mücâhidlerindendi. Birçok beldeyi İslâm’a açmıştı. İşte bunlar sa­hâ­benin en seçkin olanlarıdır. Allah onlardan râzı olsun.

Allah Rasûlü’nün yakınları olan sahâbenin amelleri, gayretleri, zühdleri ve aç kalmaları işte bu şekildeydi. Siz de şerîat ve hakîkati kuvvetlendirin.

İnsanların size uymasını istiyorsanız, hiçbir hususta aşırılığa gitmeyin. Hakîkatin, hakîkat diye isimlendirilmesinin sebebi, insanların amel etmesini gerçekleştirmek içindir. Hakîkat, şerîat denizinden çıkmıştır.

Haram yediğiniz müddetçe, hikmet ve mârifet hakkında bir şeyler elde edeceğinizi zannetmeyin. Kalbin lisanı olduğu gibi, gözün de özünde bir gözü vardır. Fakat bunu insanlar anlayamazlar. Allâh’ı sevin ki, O da sizi sevsin, yer ve gök ehline de sevdirsin. O’na itaat edin ki, cinler, insanlar ve hava da size itaat etsin, sular emrinize verilsin.

Ey evlâtlarım! Biliniz ki: Yolumuz hakîkate erme, tasdîk, doğru sözlülük, çalışma, amel, maddî-manevî temizlik, gözleri haramdan sakınma, eli, edep yerini ve dili koruma yoludur. Her kim bunlara riâyet etmezse, istese de istemese de yolumuz onu reddeder.

Ey Kur’ân’ı ezberlemiş olan Kur’ân hâmili! Onunla amel etmiyorsan sırf ezberlemekle sevinme. Zîra Allah Celle Celâluhû: “Tevrat’ı ezberleyip içindekilerle amel etmeyenlerin durumu, kitapları yüklenmiş merkeplerin durumu gibidir” (Cuma, 62/5) buyurmaktadır. Sen, Kur’ân’da bulunan bütün hükümlerle amel etmedikçe merkep olmaktan kurtulamazsın ve onda bulunan bütün harfler aleyhinde şahitlik eder.

Ey evlâtlarım! Bu kadar aldanma, aldatma, oyun, eğlence, cehâlet, hevâ, iftira, cimrilik, sözünde durmama, yanılgı, unutma, gaflet, hatâ, günah, yalan, bıkkınlık nedendir? Nice nasîhatlar dinlersiniz, ibret alıp düzelmezsiniz. Sanki ölüler gibi olmuşsunuz.

Eğer Hakk Teâlâ hazretleri kalplerinizdeki kilidi açsaydı, Kur’ân’daki hayret uyandıran hususları, hikmetleri, manaları ve ilimleri anlar, onun dışındakilerden müstağnî olurdunuz. Çünkü mevcudatla ilgili bütün hususlar onda yazılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurur: “Biz bu Kitap’ta hiç bir şeyi eksik bırakmadık.” (En’âm, 6/38) Allah her kime bu Kitap hakkında bir anlayış verirse her harfin manasını, sebebini, sıfatını da kendisine öğretir. Bu kimse bu harflerle ulvî ve süflî âlemlere ait bilgilerin yanında Arş, Kürsü, semâ, su, yıldızlar, hava ve yeryüzü ile ilgili ilimleri de öğrenir.

Şerîata ve Kitab’a tâbi olan kimse eğer emir ve yasaklara vâkıf ise anlayışı da hakîki olur. O bu hakîki anlayışı ile bütün müşkülleri çözer, bütün rumuzları halleder ve bütün kapalılıkları açar. Ama onun anlayışı sadece söz ezberlemek ve bazı zâtların makamını öğrenmekten ibaret ise, bu hakîki anlayış sayılmaz; aksine hakîki anlayışa ve hakîki ilimleri öğrenmeye perde olur. Bütün işi sadece laf üretmekten ibaret olan kimse, anlayan, amel eden ve irfan lisanı ile konuşan kimse gibi değildir. Müşahede makamına ulaşan birçok insan vardır ki, kendisinden o makamın anlatılması istendiğinde anlatamaz, o ancak yaşanır.

Bütün bunlardan kastım tüm evlâtlarımın laf üreten değil, tadan ve hakîkati yaşayan kimseler olmaları; ilimleri sadırlardan ve satırlardan değil, Rabbânî kaynaktan almalarıdır. Çünkü Allah dostları ancak tattıkları şeyleri söylerler. Onların kalpleri Allâh’ın lütfu ve ihsanı ile doludur. O kalplerden âb-ı hayat damlaları akar. İşte, Allah dostlarının ilimleri bütün ilimlerin kaynağı olan ilâhî kaynaktan gelir. Laf üretene gelince o sadece başkasından hikâye eder, Allah dostlarının yaşadığı zevkten bir nokta veya bir zerre istifâde edemez. Ona şöyle nida edilir: “Bu o kimsedir ki, bu aldanma dünyasında kabukla (kışırla) yetindi, hâlbuki biz öyle insanlar gördük ki, testere ile biçilseler bile ulaşamadıkları makamları aslâ anlatmazlardı.”

Ey evlâtlarım! Size birisi tasavvuf, mârifet ve muhabbetten sorarsa, Allah dostlarınınki gibi işleriniz düzgün olmadıkça ona dilinizle cevap vermeyiniz. Sizden biriniz dinî emirleri yerine getirip amelde de sâdık olduğu zaman, dili faydalı şeyler söylemeye başlar. İşte bu onun sadâkatinin bir semeresidir. Kim özünde ve sözünde dosdoğru ve ihlâslı olduğunu iddia edip de kendisinde edeb ve tevâzuun semeresi görülmezse yalancıdır, ameli riya ve gösteriştir. Onun bu kötü ameli, kendisi istese de istemese de ancak kibir, ucub, nifak ve kötü ahlâka sebep olur. Allah muhafaza buyursun.

Ey gönlümün yavrusu! Azim himmetini topla ki, bu yolu anlayabilesin. Bulunduğun her hal seninle Allah arasında perde teşkil eder. Bu perdeleri yırtmalısın. Bil ki: Allah Celle ve Celâluhû, O’nun Kitâb’ı ve Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem, sahâbe, tâbiûn ve onların yolunun dışındaki her şey boştur.

Ey gönlümün yavrusu! Kalıbından kalbine geç. Cedel, nakil, yaldızlı sözler gibi faydasız şeylerle meşguliyeti bırakarak sükût ehli ol, ihlâsı seç, bu yoldaki güzel işleri yap, manevî zevkleri tatmak istersen nefsinin isteklerine son ver. Böylece maneviyat ehli olursun. Öyle bir zevk ehli ol ve amel et ki, senin bu halin hatalarını mahvetsin. Bu yol tatlı, yüce, hoş, hayat verici, üstün ve müntesiplerine yardımı çok olan bir yoldur; buna mukabil bazen de acı, geçitleri zor, sancılı, kapanları, yırtıcı hayvanları, akrepleri ve yılanları fazla bir yoldur.

Ey evlatlarım! Birbirinizden ayrılmayın, bir ve beraber olun ki, Allah Teâlâ üstadınız hürmetine sizleri himayesine alsın. Sen hem Leylâ’yı ayıplıyor, kınıyor, onun yakınlarını sevmeyenlerle beraber oluyorsun, hem de onu sevdiğini iddia ediyorsun. Bu nasıl iştir? Şunu bil ki, Leylâ ancak kendisine ulaşmak için engelleri aşan, kendisini seven, yakınlarını reddetmeyen kimseleri sever. Leylâ kendisinden başkasını seven veya içinden azıcık muhabbet duyan kimseyi sevmez. O, kendisi aşkıyla yanan, tutuşan ve sadece kendisini düşünen kimseyi sever. Öyle ki, onu ondan koparmak ve aralarını açmak için bütün insanlar ve cinler bir araya gelseler bunu başaramazlar.

Evlâtlarım! İşte bunlardan ibret alın. Bu misaldeki Leylâ’yı Mevlâ kabul edin.

Ey evlâtlarım! Sizden birisi ganimetlerin dağıtıldığı, hazinelerin açıldığı, ilimlerin neşredildiği, işaretlerin çözüldüğü, Hay ve Kayyûm olan Allâh’ın tecellî ettiği seher vaktinde uyuduğu halde bu yolun müridi olduğunu nasıl iddia edebilir? Sizler bu yalan davadan utanmıyor musunuz? Gayretleriniz ölmüş ve enerjinizi boş şeylere harcıyorsunuz. Allah bütün evlâtlarıma felah yolunu göstersin. Âmin.

Zühd, kulun bütün işleri terk etmesi değildir. Zühd, kulun işini ve sanatını icra ederken kalbini onlardan uzak tutması, o işle kalbi arasına perde çekmesi, daima zikir ve tefekkür içerisinde olması,

Allâh’ın sanatındaki harikaları görmesi, cihâd etmesi ve rabıtalı bulunması demektir.

Ey gönlümün yavruları! Allâh’a yemin ederim ki, sizden kim sadâkat sahibi olur ve ihlâsa sarılırsa dokunduğu her şeyden hikmet fışkırır ve bu dünyada büyük manevi zevklere erer.

Evlâtlarım arasında sevdiklerim her an bir derece yükselenlerdir. Böyle evlâtlarımızı gördüğümüzde gözlerimiz nurlanır. İşte onlardan istifâde de edilir.

Ey oğulcuğum! Duânın kabul olmasını istersen insanların aleyhinde konuşmaktan dilini koru ve şüpheli şeylerden sakın.

Oğulcuğum! Eğer sözlerimden şüphe edersen, sana söylediklerimi yap, bunları nefsinde tecrübe et, sözümün doğru olduğunu göreceksin. Bu yolda sebat etmek isteyene o lütfedilir, kim de itaat ederse itaat edilir. Eğer sen Allâh’a itaat edersen su, ateş, hava, yer, insanlar ve cinler de sana itaat eder.

Ey oğulcuğum! Temiz, zarif ve mütevâzı elbise giy. Dervişlik ne güzel elbise giymekte, ne köşklerde oturmakta, ne de tekkelerde yaşamaktadır. Asıl dervişlik bütün kalbinle ihlâslı olman, azminde sadâkat göstermen ve îmânını kuvvetlendirmendir. Bütün amelin ihlâsla olursa faydalı ve kârlı bir iş yapmış olursun. Böylece kalbin nurlanır, kötülükler yok olur, kalp Allah korkusu ve sevgisi ile dolar. İnsan bu mertebeye çıkınca ne ince ne de kalın elbiseye ihtiyaç kalmaz. Çünkü bir insanın kalbinde ilâhî nur kuvvetlenince, sahibi ince elbiseyi bile taşıyamayacak hale gelir.

Ey oğlum! Yaşayışı kötü olan insanlardan uzaklaş, hayır ehli ile birlikte olmaya bak, seni zora sokan ve yoran insanlardan kurtulabilirsen kurtul. Çünkü onunla dostluk edersen pişman olursun. İşte bunlar sana nasihatimdir, tut.

KAYNAKLAR

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.239

2) Kâmûs-ül-A'lâm; c.1, s.570

3) Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.165

4) The Sufî Orders in İslâm; s.45, 46

5) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.1, s.79

6) El-A'lâm; c.1, s.59

7) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.9, s.259

8) Melfûzât-i İbrâhim Desûkî





Signing of RasitTunca

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Cevapla


Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
Oku-1 Şeyh Es-Seyyid Aliyyül Hemedâni Kimdir? RasitTunca 0 482 11-19-2024, 03:36 AM
Son Yorum: RasitTunca
Dini-1 "ULU VELİLER" İBRAHİM HAKKI ERZURUMİ (K.S.A) RasitTunca 0 1,110 01-05-2023, 09:34 PM
Son Yorum: RasitTunca
Oku-1 Seyyid Burhanettin Tirmizi RasitTunca 0 1,212 10-08-2022, 08:42 AM
Son Yorum: RasitTunca
Oku-1 Şeyh Seyyid Fevzeddin El-Hüseynî Kimdir? RasitTunca 0 1,902 01-25-2020, 09:11 PM
Son Yorum: RasitTunca
Oku-1 Gavs-ı Bilvanis Seyyid Abdûlhakîm El-Hüseynî Hazretleri Kimdir? RasitTunca 0 1,851 01-25-2020, 07:43 PM
Son Yorum: RasitTunca
Oku-1 Seyyid Ahmed er Rifai Kimdir? RasitTunca 0 1,665 01-25-2020, 09:37 AM
Son Yorum: RasitTunca
Oku-1 Menzil'in Sultanı Seyyid Muhammed Raşid Erol Kimdir? RasitTunca 0 2,714 06-21-2018, 03:20 PM
Son Yorum: RasitTunca

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi