MUHAMMED

Muhammed


BAYRAK

TC.Bayrak



Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adı
  

Şifreniz
  





Forum İstatistikleri
Toplam Üyeler» Toplam Üyeler 27
Son Üye» Son Üye Fahriye
Toplam Konular» Toplam Konular 16,897
Toplam Yorumlar» Toplam Yorumlar 18,295

Detaylı İstatistikler Detaylı İstatistikler

DOWNLOADEN


“Downloaden Bölümümüzden BEDAVA Grafik Paketleri,E-Kitaplar ve Bedava Bilgisayar Programlarını Tek TIKLA BEDAVA indirebilirsiniz”
(Raşit Tunca)




AYET

“Yeryüzüne muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır”
ENBİYA Suresi 105


FELSEFEMiZ

“ iSLAM OKUMAK YAZMAK YADA ÇiZMEK DEĞiLDiR, Yahutta O Hadis şöyle, Bu Ayette böyle diyor Diye Papağanlıkda Değildir. islam Kuranı ve sünneti HAYATINA TATBiK edip, Onunla Yaşayabilmekdir”
(Karoglan Raşit Tunca Sözü)


Raşit Tunca Sözü

“Yüzme bilmek Denizden çıkmana fayda vermez, taaki yüzme biliyorsan, denizedee düştüysen, ellerini, kollarını, ayaklarını çırpacaksın, ve birde tutuncak dal bulacak, tutunup çıkacaksın. ilimde böyledir, bir ilmi bilmek fayda etmez, taaki, onu hayatında tatbik edesiye, Dinde böyledir, din bilmek imanını kurtarmaz, taaki, ne zaman, bildiğin öğrendiğin dinini hayatında tatbik edip, yaşadın, o zaman belki kurtulursun.”
(Karoglan Raşit Tunca Sözü)

GÜZEL SÖZ

“ Bazen Hata Yapıvermek, Doğruyu bulmanın ilk Basamağıdır.
(Başağaçlı Raşit Tunca Sözü)




Şeyh Edebali´nin Damadı Osman Gazi´ye Tavsiyeleri

Ey oğul, artık Bey sin!

Bundan sonra
öfke bize, uysallık sana.
Güceniklik bize, gönül almak sana.
Suçlamak bize, katlanmak sana.
Acizlik bize, hoşgörmek sana.

Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.
Haksızlık bize, bağışlamak sana...
Ey oğul, sabretmesini bil,
vaktinden önce çiçek açmaz.
Şunu da unutma;
insanı yaşat ki devlet yaşasın.

Ey oğul, işin ağır,

işin çetin, gücün kula bağlı.
Allah yardımcın olsun...
Güçlüsün, kuvvetlisin,
akıllısın, kelamlısın!
Ama; bunları nerede,
nasıl kullanacağını bilmezsen
sabah rüzgarında savrulur gidersin.

Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.
Daima sabırlı, sebatlı ve
iradene sahip olasın!

Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi
değildir. Bütün bilinmeyenler,
feth edilmeyenler,
görünmeyenler, ancak sen faziletli ve
ahlaklı olursan gün ışığına çıkacaktır.

Ey oğul ! Ananı , atanı say !

Bereket büyüklerle beraberdir.
İnancını kaybedersen ,
yeşilken çöllere dönersin.
Açık sözlü ol ! Her sözü üstüne alma !
Gördüğünü görme ! Bildiğini bilme !
Sevildiğin yere sık gidip gelme !

Ey oğul ! Üç kişiye acı :

Cahil arasındaki alime ,
zenginken fakir düşene,ve
hatırlı iken itibarını kaybedene.

Ey oğul! unutma ki,

yüksekte yer tutanlar,
aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklıysan mücadeleden korkma !...
Şeyh İbrahim Düsuki´den Çok İbretli Öğütler


Her kim şeriatle amel eden, hakîkat ehli, temiz, nâmuslu ve şerefli bir müslüman olmazsa, sulbümden gelen oğlum bile olsa, evlâtlarımdan değildir. Müridlerimden her kim de şeriate, hakîkate, tarîkate, diyânete, kendini maddî-manevi günahlardan korumaya, zühde, veraya ve aza kanaate sımsıkı sarılırsa, en uzak memlekette bile olsa, evlâtlarımdandır.

Bir defasında kendisine "Ne istersin " diye soruldu,
"Allah Teâlâ ne isterse ben de onu isterim" diye cevap verdi.
Allah´a kulluk eden herkes, gereği gibi bu kulluğun tadını alamaz. Her hizmet eden de gereği gibi âdâbıyla hizmet edemez. Bundan dolayı çoğu mürid, gayret etmesine rağmen, bu yolda mesâfe alamadı.

Ey evlatlarım! Size daima Allah´tan korkmanızı tavsiye ederim. Zira siz, kurbanlık koç gibi bu dünyayı terketmek zorundasınız.
Ey alev alev ateşin derilerini yakacağı insanlar!
Ey kendileri için bıçağın bilendiği kimseler!
Kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden koruyunuz.
Bütün insanlara karşı şefkat ve merhamet
Bir kimse bütün insanları sevmedikçe, onlara karşı şefkatli davranmadıkça ve onların ayıplarını örtmedikçe kâmil bir insan olamaz. Bunlara dikkat etmeyen ve kâmil olduğunu iddia eden kimse yalancıdır.

Hiçbir kimseyi hareketlerinden, elbisesinden, yemesinden ve içmesinden dolayı kınamayın. Çünkü, şeriatın açıkça nehyettiği yasakları çiğneyenin dışında, kimse kınanamaz, ayıplanamaz. Zira bu kınama yalnızlığa, yalnızlık da kulun, Rabb´inin lütfundan uzak kalmasına sebep olur.

İnsanlar kısımlara ayrılırlar:
1) Yola yeni girmiş olanlar (mübtedî),
2) Seçkin (hâss) kullar,
3) Seçilmişlerin seçilmişi olan (havâssulhâs) kullar
4) Allah´a vâsıl olanlar.

Yüce Allah bazı insanlara, bazıları sebebi ile rahmet eder.
Bu yolda kuvvetli ile zayıf yarışamaz.
Allah´ın veli kulları bazen yağmur gibidir, bu onların merhametli olduklarını gösterir; bazen de kılıç gibidir, bu da onların gazap taraflarının olabileceğine işaret eder. Bundan dolayı bir Allah dostu yüzünüze güldüğü zaman ona karşı saygıyı terkedip şımarmayın, ciddiyet ve edebinizi muhafaza edin.

Şeriat-Hakîkat

Şeriat kök, hakîkat ise onun dalıdır. Şeriat meşru olan bütün ilimleri içerisinde toplar. Hakîkat ise gizli ilimleri câmidir. Bütün makamlar şeriat ve hakikatte gizlidir.

Mürid farz, vâcip ve sünneti edâ edecek kadar ilim öğrenmelidir. Bütün işi fesâhat ve belâgatla uğraşmak olmamalıdır. Zira bunlar asıl maksada ulaşmaya mani olabilirler. Buna mukabil mürid, sâlihlerin yollarını araştırmalı, onlara uymalı ve zikre devam etmelidir.
Erkeklerden tam erkekler bulunduğu gibi, yarım ve dörtte bir olan erkekler de vardır. Yine onlar arasında kemâle ermiş ve Allah´a ulaşmış olanlar da vardır.

Havâssın tevbesi

Havâssın yani Allah´ın en seçkin kullarının tevbesi, mâsivâyı gönülden çıkarmaktır. Havâss olanlar, tevbe ederek terk ettikleri bir davranış ve söze dönüp bakmazlar. Çünkü onlar, tevbe etmekle içlerine benlik duygusu girmesinden korkarlar. Yine onlar "ben, ben" demekten son derece sakınırlar.
Hülâsa onlar bütün hareketlerini kontrol altında bulundururlar.

Ey müridim! Himmetini cem et, dikkatini topla. Tarîkatı ancak bu yolla tanıyabilirsin. Hangi makamda bulunursan bulun, önüne bir perde gerilebilir, ancak sen bütün bu perdeleri yırtmalısın. Zira Allah´tan başka her şey boştur.

Sen bir kimseden yüz çevirirsen o da senden yüz çevirir. Eğer Allah´tan yüz çevirirsen, Allah da senden yüz çevirir.

Ey oğulcuğum! Beni boş şeylerle meşgul etme. Kalıbından kalbine geç. Ona göre hareket et.


Seher vakti

Kim seher vakitlerinde kalkar ve istiğfara devam ederse, Allah ona bütün nur pencerelerini açar, yakınlık (kurbiyet) âleminden kendisine manevî lezzetler tattırır, kalbinde mana âlemine ait güneşler ve aylar doğar.
Ey gönlümün yavrusu! Sana söylediklerimi yap ki, kurtulanlardan olasın.


İsm-i azam

Nice insan vardır ki, ism-i a´zamı okur da manasını anlamaz. Halbuki Allah dostlarından biri bir ağaca dokunur da ağaç meyve verirse ancak o ismin hürmetine verir, yalçın kayalardan su akarsa ancak onun hürmetine akar, vahşî bir hayvan bir Allah dostuna teslim olursa ancak onun hürmetine olur, bir velî yağmur ister ve yağmur da yağarsa ancak onun hürmetine yağar.
Bir mürid Allah´tan başka hatırına gelen her şeyi terketmedikçe, bu yolda mesâfe katedemez.

Ah aradaki perde bir kaldırılsa da a´mâ harf ve zarf olmayan harfi bir okusa, kendisine kapalı olan sırları ve düğmelenmiş düğmeleri bir çözebilse, kilidi bir açabilse!... Şevkim daha ilerisini arzu etse de, istediğim işte bu zâtlardır.

Yaptığı iş ve söylediği söz Allah´ın rızasına uygun olmayan kimseye, tevhid makamı kapalıdır.
Hiçbir velî, makam arzusu dahil, mâsivâyı terketmedikçe Rabb´ine varamaz.
Eğer Rabb´in ile birlikte olmak istersen, bütün insanlar için iç âlemini kötü düşünce ve kötü niyetten temizle.

Azîmet-Ruhsat

Ey oğlum! Şeytanın ruhsatlarla ilgili verdiği fetvâlardan ve azîmetle amel ederken seni ruhsatla amel etmeye sevketmesinden sakın. Çünkü o, ruhsatın meşrû olduğunu fısıldayarak, azgınlığa ve isyana sevkeder. Özellikle şeytan seni mahzurlu şeyelere soktuktan sonra şöyle der: "Bu iş senin için mukadderdir, sen kim oluyorsun ki, her şey Allah´ın elindedir ". Bu sözlerle Allah´ın yolundan saptırmak ister. Eğer onun dediklerini yaparsan külliyyen helâk olursun.
Ey oğulcuğum! Bil ki: Yüce Allah sana ancak Nebî (s.a.v.)´e tâbi olmanı emretti, dünya ve âhirette zarar verecek her şeyi yasakladı. Bütün bunlara rağmen neden hâlâ O´na muhalefet ediyorsun


İcâzet hakkında

Ey oğulcuğum! Eğer bir kâğıt parçasından ibâret olan olan icâzet ile iktifâ ediyorsan, şunu bil ki, senin icâzetin ancak güzel hâlin ve ihlâsındır. İcâzet almış bir kimse, insanların günahlardan en çok uzak duranı, en çok namaz kılanı, en oruç tutanı ve Allah´ı en çok zikredeni olmalıdır. Kul hizmete devam ettiği müddetçe, Rabb´i onu diğer kullarına tercih eder. İşte hakiki icâzet budur. Eğer şeyhlik iddia eder ve Rabb´ine isyan edersen, Rabb´in sana şöyle der: "Yazıklar olsun sana, haya etmiyor musun, nerde kaldı senin bize yakınlık sözün, bizimle birlikte olabilmek için neden kirli elbiselerini yıkamadın (neden tevbe etmedin) Ne kadar da mideni haramla doldurmuş, günah işlemek için adımlar atmışsın, beni sevenler saf halinde geceleri geçirirken, ne kadar da uyumuşsun, sen ancak bir iddiacı ve bir yalancısın".

Yolumuzda nefsini meşhur eden, yolumuzun hakkını yerine getirmeyen ve bizimle alay eden herkesin Allah hasmıdır.

Kim bu yolda hâinlik ederse helâk olur. Kim de sözlerimizden ibret almazsa, kervanımızda yürüyemez, bizi hakkıyle bilemez. Biz, evlâtlarımızdan ancak kâmil Hakk yolcusu ve iyi huylu olanları severiz. Böyle olan evlâdımıza sır da veririz.

Ey evlâtlarım! Allah´ınızı severseniz yolumuzu kötülemeyin, bu hakîkatlerle oynamayın, hilekârlık yapmayın, hakk ile bâtılı karıştırmayın, ihlâslı olun ki, kurtulabilesininz. Sizi sevdikçe ve diğer insanlardan sizi seçtikçe siz de bizi üzmeyin, yolumuza kötü söz atmayın. Terbiye ve nasîhat konusunda nasıl size hakkınızı ödüyorsak, siz de dinleyerek ve öğüt alarak bizim hakkımızı yerine getirin. Ben size ancak Rabb´inizin emrettiklerini emrediyorum. Bunlar benim değil, Allah´ın emirleridir. Eğer ahdinizi bozarsanız bilin ki, bu bozduğunuz ahd Allah´ın ahdidir. Bizden sadece icâzet belgesi alma niyetinde iseniz, bizim size ihtiyacımız yoktur. İstediğiniz yere gidebilirsiniz

Karşılıksız irşat

Ey evlâtlarım! Mallarınıza dokunmama, mîrâsınızı almama, ellerinizde bulunan dünyalık ile elbisemi kirletmeme konusunda Allah´a bey´at ettim. Dinleyiniz ve itaat ediniz. Mallarınız konusunda benden ve cemaatim içerisinde ihlâslı olanlardan emin olabilirsiniz. Allah´tan, diğer evlâtlarımın da ihlâslı olmasını istiyorum. Onlar da böyle ihlâslı olurlarsa kardeşlerine şefkatte ve nasîhatte bulunurlar, mallarına da dokunmazlar

Her kim ölümünün itaat üzere olmayacağını ümit ederse helâk olmuştur. Zira bütün taatlarımız Allah´ın ihsanı cümlesindendir. Bizim ortada hiçbir katkımız yoktur.

Ey oğulcuğum! İnsanların ve cinlerin ameli kadar amelin olsa bile "ben" demekten sakın, zira Allah ben iddiasında bulunanları acz içerisinde bırakır. Benlik davasında isen maddî-manevî derecen düşer, bunu unutma.

Halvet

Bir yolunu bulsaydık, insanların gözünden kaybolmak için, halvete girerdik. Zira zamanımızda kalpler hasta, ciğerler parça parçadır. Dedi-kodunun çoğaldığı bu zamanda sığınılacak ve kaçacak yer lâzımdır. Fakat bu zamanın insanları ile bizi imtihan eden Allah işlerimizi düzenliyor, sonsuz güç ve kudretiyle yardımını eksik etmiyor.

Her kim nefsini hesaba çekmekten gâfil olursa telef olur, eğer nefsini hesaba çekmekte acele etmezse hezimete uğrar.
Allah Teâlâ bir velî kulunu belâ ile imtihan ederse, onu mânâ erleri derecesine yükseltmek ister. Eğer Allah dostu sabreder, kızmaz, yumuşak huylu, cömert ve affedici olursa Allah onu daha yüksek derecelere yükseltir. Bunlara riâyet etmezse onu bulunduğu yerde bırakır, derecesini yükseltmez.

Kerâmet

Allah´a âsî olmayan bir insan kerâmet eseri olarak vahşî hayvanların sırtında gezmeye başlasa, onun bu hareketi Allah´ın rızasına uygun degildir. Bundan dolayı bu hayvanlar, o insanı sımsıkı yakalayıp eziyet etmek için, Allah´ın kendilerine kuvvet vermesini isterler. Bu insan kuşlara ve vahşî hayvanlara uğrasa bu hayvanlar onu görmekten Allah´a sığınırlar, suya uğrasa su da bu insanın kendisinden içmesini istemez, hülâsa her şey ondan kaçar, Allah´a iltica eder.

Ümmet-i Muhammede kılıç çeker ve harbelerinizi onların kanı ile kirletirseniz, Allah´ın sizin için ekin bitirmesini ve mememlerin süt vermesini nasıl talep edebilirsiniz  
Bir Allah dostu Allah´a yönelişinde sadâkat üzere devam ederse, artık ona buğz eden sevmeye, onunla ilişkide bulunmayan kendisini ziyaret etmeye ve ondan hoşlanmayan övmeye başlar. Ama mücrim ve münâfik hâlâ onu sevmemeye devam eder.

Günlük dersi terketmek

Bir mürid bir gün virdini bırakırsa Allah da o gün ona yardımını keser.
Ey evlâtlarım! Biliniz ki: Yolumuz hakîkate erme, tasdîk, doğru sözlülük, çalışma, amel, maddî-manevî temizlik, gözleri haramdan sakınma, eli, edep yerini ve dili koruma yoludur. Her kim bunlara riâyet etmezse, istese de istemese de yolumuz onu reddeder.

Kur´an´ı ezberlemek ve hükmü ile amel etmek

Ey Kur´an´ı ezberlemiş olan Kur´an hâmili! Onunla amel etmiyorsan sırf ezberlemekle sevinme. Zira Allah (c.c.) "Tevrat´ı ezberleyip içindekilerle amel etmeyenlerin durumu, kitapları yüklenmiş merkeplerin durumu gibidir" (Cuma, 62/5) buyurmaktadır. Sen, Kur´an´da bulunan bütün hükümlerle amel etmedikçe merkep olmaktan kurtulamazsın ve onda bulunan bütün harfler aleyhinde şâhitlik eder.

Ey evlâtlarım! Bu kadar aldanma, aldatma, oyun, eğlence, cehâlet, hevâ, iftirâ, cimrilik, sözünde durmama, yanılgı, unutma, gaflet, hata, günah, yalan, bıkkınlık nedendir Nice nasîhatlar dinlersiniz, ibret alıp düzelmezsiniz. Sanki ölüler gibi olmuşsunuz.

Eğer Hakk Teâlâ hazretleri kalplerinizdeki kilidi açsaydı, Kur´an´daki hayret uyandıran hususları, hikmetleri, manaları ve ilimleri anlar, onun dışındakilerden müstağnî olurdunuz. Çünkü mevcûdatla ilgili bütün hususlar onda yazılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurur: " Biz bu Kitap´ta hiç bir şeyi eksik bırakmadık" (En´âm, 6/3 8). Allah her kime bu Kitap hakında bir anlayış verirse her harfin manasını, sebebini, sıfatını da kendisine öğretir. Bu kimse bu harflerle ulvî ve süflî âlemlere ait bilgilerin yanında Arş, Kürsü, semâ, su, yıldızlar, hava ve yeryüzü ile ilgili ilimleri de öğrenir.

Şeriata ve Kitab´a tâbi olan kimse eğer emir ve yasaklara vâkıf ise anlayışı da hakîki olur. O bu hakîki anlayışı ile bütün müşkülleri çözer, bütün rumuzları halleder ve bütün kapalılıkları açar. Ama onun anlayışı sadece söz ezberlemek ve bazı zâtların makamını öğrenmekten ibaret ise, bu hakîki anlayış sayılmaz; aksine hakîki anlayışa ve hakîki ilimleri öğrenmeye perde olur. Bütün işi sadece laf üretmekten ibaret olan kimse anlayan, amel eden ve irfan lisânı ile konuşan kimse gibi değildir. Müşâhede makamına ulaşan bir çok insan vardır ki, kendisinden o makamın anlatılması istendiğinde anlatamaz, o ancak yaşanır.

Bütün bunlardan kastım tüm evlâtlarımın laf üreten değil, tadan ve hakîkatı yaşayan kimseler olmaları; ilimleri sadırlardan ve satırlardan değil, rabbânî kaynaktan almalarıdır. Çünkü Allah dostları ancak tattıkları şeyleri söylerler. Onların kalpleri Allah´ın lütfu ve ihsanı ile doludur. O kalplerden âb-ı hayat damlaları akar. İşte, Allah dostlarının ilimleri bütün ilimlerin kaynağı olan ilâhî kaynaktan gelir.

Laf üretene gelince o sadece başkasından hikâye eder, Allah dostlarının yaşadığı zevkten bir nokta veya bir zerre istifâde edemez. Ona şöyle nidâ idilir: "Bu o kimsedir ki, bu aldanma dünyasında kabukla (kışırla) yetindi, halbuki biz öyle insanlar gördük ki, testere ile biçilseler bile ulaşamadıkları makamları aslâ anlatmazlardı".

Tasavvuf konusunda söz söylemek

Ey evlâtlarım! Size birisi tasavvuf, marifet ve muhabbetten sorarsa, Allah dostlarınınki gibi işleriniz düzgün olmadıkça ona dilinizle cevap vermeyiniz. Sizden biriniz dînî emirleri yerine getirip amelde de sâdık olduğu zaman, dili faydalı şeyler söylemeye başlar. İşte bu onun sadâkatinin bir semeresidir. Kim özünde ve sözünde dosdoğru ve ihlâslı olduğunu iddia edip de kendisinde edeb ve tevâzuun semeresi görülmezse yalancıdır, ameli riyâ ve gösteriştir. Onun bu kötü ameli, kendisi istese de istemese de ancak kibir, ucub, nifak ve kötü ahlâka sebep olur. Allah muhafaza buyursun.

Tasavvuf sadece yün giymekten ibaret değildir. Yün, belki tasavvufun alâmetlerinden biridir. Tasavvufun asıl önemli yönü, tasavvuf ehlinin, tasavvufun ince noktalarına ve güzelliklerine uymasıdır. Bu da hemen olmaz, tedrîcen olur. Sûfi, tasavvufun hakîkatına ulaştığı zaman, sert elbise giyemez. Çünkü o, letâfet makamına ulaşmış, iç âlemine dönmüştür. Onun için ayrılık da bitmiştir.

Mürid ise böyle değildir. O, nefsini terbiye etmek ve onu Mevlâ´ya boyun eğdirmek için, sert elbise giyebilir, lâtif olmayan gıdalardan yiyebilir. Böylece mürid yüksek makamlara hazırlık yapmış olur. Manevî perde inceldikce, elbise de incelmeye başlar.


Hakiki mürşidin özellikleri

Allah dostunda haset, gıybet, isyan, aldatma, kendini beğenme, gösteriş, başkalarının önünde eğilme, yalan, kibir, ucub, şımarıklık, övünme, boş söz, nefsin gayr-ı meşrû isteklerine uyma, meclislerde en önde oturma, kendinin de var olduğunu gösterme, münakaşa, başkalarını imtihan etme, onların noksanlarını söyleme, sû-i zanda bulunma gibi hususlar bulunmaz. O güzel ve gösterişli elbise giyen kimseler hakkında kötü zanda bulunmaz, bu yolda hırka giyerek kendini belli edeni ayıplamaz. Ancak bilerek şeriata muhâlefet edenler olursa onlara karşı ilgisiz de değildir.

Allah´ın velî kulu mahlûkâtın kendisine hürmet etmesine, ona saygı duymasına, onun için ayağa kalkıp oturmasına, onu kabul veya reddetmesine ve buna benzer zâhirî hallere iltifat etmez. O, yalnız Allah Teâlâ´dan gelecek iltifatı ister.

Muhabbet

Sen ve ben maddî olarak bir araya gelmekle muhabbet oluşmaz. Muhabbet ancak, ruhlarımızın cesetlerimiz ile tek mizac haline gelip kaynaşmasıyla oluşur.

Allah dostlarından hiçbiri bid´at ehli değildir. Onlar edep konusunda sadece Allah Rasûlü (s.a.v.)´i takip ederler. O da bu edebi Kur´an-ı Kerîm´den almıştır. Bir edep kuralı olarak Kur´an´da şöyle buyrulur: "Ey Mü´minler! Sizin eviniz olmayan evlere izin alıp ev halkına selâm vermeden girmeyin" (Nûr, 24/27). İşte Allah dostları bir yere gittikleri zaman üç defa izin isterler. Şayet kendilerine izin verilirse girerler, aksi halde dönüp giderler.

Toplu halde bulunmanın tehlikeler

Bizden önce gelip geçmiş zâtlar, toplu halde bulunmanın tehlikelerinden korkarlar ve bundan dolayı uzleti tercih ederlerdi. Ancak Cuma namazı için dışarı çıkarlardı. Bir de hiçbir riyâ, yersiz münakaşa, ucub ve aldatmanın bulunmadığı ilim meclislerine katılırlardı. Zamanımızda kötü hasletlerden sakınan azdır. Sen, Allah Teâlâ´nın vâcip kıldıklarını öğrendikten sonra yalnızlığı tercih et.

Daha sonra Düsûkî hazretleri hicrî yedinci asrın bazı tehlikelerine dikkat çekerek şöyle der:
Ey yavrucuğum! İnsanların çoğunun Allah´ın şeriatına zarar verdiği ve hakîki muhabbeti bid´at saydığı bir asırda bulunuyorsun. Bu insanlar Allah´ın lütuf ve ihsanlarını, mu´cizevî fiillerini bilmiyor, lütuf ve ihsan kapısının kapandığına inanıyorlar. Kim buna inanırsa Allah´ın irâdesine karşı çıkmış olur, bundan Allah´a sığınırız. Bundan dolayı Allah dostlarının böyle kimselerden uzak durması lâzımdır.

Allah dostlarının kıymetini bilememek cehâlet ve basîretsizliktir. Allah´ın sevgili kulları hakkında kötü söz söylenemez. Bir müslümanın onları reddetmesi aslâ düşünülemez.
Bir defasında Cüneyd (r.a.)´a şöyle dendi: "Bazı evliyâullah vecd hali gösteriyor ve öteye-beriye sallanarak yürüyorlar. Onlar hakkında ne dersiniz " Bu soruya o şöyle cevap verdi: "Onları kendi haline bırak, Allah ile rahata kuvuşsunlar. Şeriatın açıkça yasakladığı hususlar hariç onların bu hallerini kınama. Dikkat et! Bu yol onların ciğerlerini parçalamış, sa´y ve gayret kendilerini yormuş ve bir çok zorluklara katlanmışlardır. İçerisinde bulundukları halleri aşmak için böyle yaparlar. Bunda da bir mahzur yoktur".

Ey Kardeşim! Sen onların tattıklarını tatsaydın, bağırmalarını ve elbiselerini yırtmalarını mazur görürdün. Allah´tan dileğim odur ki, bütün evlâtlarımı doğru yola iletsin. Çünkü o, herşeyi işiten ve dualara karşılık verendir.
Allah dostlarının ahlâkını öğrenmemek mahrumiyete sebep olur. Onlara karşı edebe riâyet etmemek ise helâke götürür. Allah´ın rahmet kapısı açıktır ve hiç bir zaman kapanmamıştır. Allah dostları daima Allah´ın rahmet kapısında durup yalvarırlar.

Tefsir ilmi

En sağlam tefsir selef-i sâlihînden rivâyet edilen tefsirdir. Sağlam olmayan tefsir de her asırda değişen tefsirdir. Şayet mecbur kalmasaydık ancak selef-i sâlihînden rivâyet edilen tefsiri naklederdik.
Bir âyet hakkında kalbimize bir şüphe geldiği zaman, Rabb´imizin kapısına müracaat eder, ondan izin alır, bu kelâmından muradının ne olduğunu sorar ve bize bildirdiği kadarıyla konuşuruz.
Sözün özü şudur: Bize teslimiyet göterin, kurtulursunuz. Biz ancak Allah´tan aldığımız ilmi söyleriz. Çünkü ilim O´nundur.

Rubûbiyet feyzi taştığı zaman kul fazla gayrete ihtiyaç duymaz.
Gayret sarfeden kimse, manevî âleme ait sayfalardaki ilâhî sırları okumadıkça, eksiktir. Ancak Yüce Allah, bu eksik kuluna, ilmiyle âmil olmayana vermediği hikmetler verir. İşte Allah dostlarının arzusu da bundan başka bir şey değildir. Onlar, marifet ilmini elde ettikleri zaman, zahmet çekmeden onunla her şeyi tanırlar, aradan perde kaldırılır.

Ancak Allah isterse marifet bilgisini alır. Bundan da Allah´a sığınırız.
Kim fâni dünyada fenâ makamına ererse, bâki âlemde sonsuza kadar yaşar. Fâni dünyanın Hakk´a vâsıl olmada bir perde olduğu bilinmelidir. Bâtıl yolda fâni olunmamalıdır. Bazıları fenâ haline Mûsa (a.s.)´ın Sina dağında fâni oluşunu misal verirler .1

Şefkat ve merhamet

Kim Allah´ın yarattıklarına şefkatli davranmazsa, Allah dostu olamaz. Rivâyete göre Mûsâ (a.s.) koyun güderdi. Fakat koyunlardan hiç birine bir değnek bile vurmadı, onları aç bırakmadı, eziyet de etmedi. Allah Teâlâ da onu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderdi, onunla konuştu. Mûsâ (a.s.) peygamberliğinden sonra da çobanlığa devam etti ve milletini bir çok kötülüklerden korudu.
Başka söze hacet yok; kim Allah´ın yarattıklarını aziz tutar, onlara şefkatle muamele ederse, Hakk ehlinin ulaştığı derecelere ulaşır.

Mürşidin lüzûmu

Eğer insanlar tamamiyle kötülüklerden vazgeçseler ve Allah´ın emri altına girselerdi, şeyhlere ihtiyaç duyulmazdı. Fakat onlar bu yola bir çok illet ve hastalıkla girdiler, manevî bir hekime ihtiyaç duydular.
Bir kimse huzuruna gelip bu yola girmeye karar verince ona şöyle derdi:

Ey falan! Senden, Allah´ın Kitab´ına, Hz. Peygamber´in Sünnet´ine tabi olmanı, namaz kılmanı, oruç tutmanı, haccetmeni, bütün emirlere uymanı ve güzel işlere sarılmanı, söz, fiil ve itikat olarak Allah´a itaatla meşgul olmanı istiyorum.

Ey oğulcuğum! Dünyanın süsüne, bineklerine, giyim-kuşamına ve hazzına bakma. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)´in ahlâkına tâbi ol. Eğer buna muktedir değilsen mürşidine tabi ol. Bunu da yapmazsan helâk olursun.  

Ey yavrucuğum! Bil ki, tevbe ne kitap sahifelerinde yazıldığı gibidir, ne de amelsiz sözden ibarettir. Tevbe, ölünceye kadar, yaptıklarını bir daha yapmamaya kesin azmetmektir. Bundan dolayı ey oğlum! Karanlık gecelerde ayaklarını sağlam yere bas, boş işlerle uğraştığın halde kendini tarîkat ehli sanma. Bu yol alay etme ve eğlenme yolu değildir. Unutma ki, alay edenle, alay edilir.

Şeyhlik pâyesi

Bir gün Düsûkî hazretlerine bir derviş gelir ve kendisine şeyhlik pâyesi verilmesini ister. Düsûkî (k.s.) bu zâta bakıp şöyle der:

Ey oğulcuğum! Şeyhlik pâyesi ancak uzun müddet çalışan, bu yolda yorulan, bütün işlerinde ihlâslı olan, Allah dostlarının işaretlerindeki manaları sezen, onların hallerine ait haberleri gözeten, yine onların hareketlerinde, duruşlarında, yolculuklarında, halvet ve celvet hallerinde maksatlarını anlayan kimselere verilir. Eğer sâdık bir insan isen utanılacak işler yapma, oyun ve eğlence ile meşgul olma, çocuk gibi davranma.

Kulun kalpten değil de sadece dil ile tevbe ittim demesi tevbe değildir. Kitap yazmak ve bilgi toplamakla da tevbe olmaz. Tevbe, kulun bütün kâinattakileri tevbesinda anması, Mevlâsından başka her şeyi kalbinden çıkarmasıdır. Bu söylenenler bir Hakk yolcusunda bulunursa, Allah dostlarının ulaştığı makamlara ulaşması mümkün olur.

Allah dostlarının yoluna yeni girenler  

Bu yola yeni girenin gıdası açlık, yağmuru gözyaşı, ihtiyacını arzedeceği yer Allah Teâlâ´dır. Bu mübtedî zayılayıncaya kadar oruç tutar, böylelikle kalbine incelik girer, kalp gözü açılır, kulağındaki manevî ağırlık kalkar. Bundan sonra o, Kur´an´ı ve onun öğütlerini hem kulak, hem de kalp ile duyar. Buna mukabil kim boş sözler konuşur, ruhsatların peşinde koşar, haddinden fazla yer, içer ve uyur ve "bunları yapanı kimse kınayamaz" derse, ondan hayır gelmez.
Yolumuzda şiddetli deniz dalgaları, ateş, açlık ve yorgunluk gibi bir çok zorluklar bulunmaktadır. Bu yol, manasız ve maksatsız değildir, Allah´a ulaşma yoludur.

Şunu söylemek gerekir ki, maalesef evlâtlarımdan bir tanesini bile hakîki manada, Allah dostlarının izlerini takip ettiğini ve kendilerine sır verilecek kadar derece katettiklerini göremedim. Bu aldatıcı zamanın şerrinden, bütün güç ve kuvvet elinde olan Allah´a sığınırım.


Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinden İbretli Bir Şiir

Yalancı dünyâya aldanma yâ hû,

Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez.

İki kapılı bir virânedir bu,

Bunda konan göçer, konuk eğlenmez.



Bakma bunun karasına ağına,

Gönül verme bostanına bağına,

Benzer hemân çocuk oyuncağına,

Burda aklı olan insan eğlenmez.



Vârını îsâr et Mevlâ yoluna,

Bunda ne eylersen anda buluna,

Bir gün sefer düşer berzah iline,

Otağı kalkacak Sultan eğlenmez.



Sen ey gâfil ne sandın rûzigârı,

Durur mu anladın leyl-ü-nehârı,

Yükün yeynildigör evvelden bârı,

Yoksa yolcu gider kervan eğlenmez.



Doğrusuna gidegör bu yolların

Geçegör sarpını yüce bellerin,

Dünyâ zindânıdır mümin kulların,

Zindanda olan kul kolay eğlenmez.



Ömür tamam olup defter dürülür,

Sırat köprüsü ve mîzân kurulur,

Hakkın dergâhında elbet durulur,

Buyruğu tutulur fermân eğlenmez.



Hüdâyî n´oldu bu kadar peygamber,

Ebû Bekr u Ömer, Osman u Haydar,

Hani Habîbullah Sıddîk-ı Ekber,

Bunda gelen gider bir cân eğlenmez.

Hacı Bayram-ı Veli´den Sultan Murad´a Nasihatlar


Hacı Bayram-ı Velî hazretleri Edirne´den ayrılırken kendisinden nasihat isteyen Sultan Murâd Hana şöyle dedi:


"Tebean içinde herkesin yerini tanı, ileri gelenlere ikrâmda bulun. İlim sâhiplerine hürmet et. Yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster. Halka yaklaş fâsıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk. Hiç kimseyi küçümseme ve hafife alma. İnsanlığında kusûr etme, sırrını hiç kimseye açma, iyice yakınlık peydâ etmedikçe, kimsenin arkadaşlığına güvenme. Cimri ve alçak insanlarla ahbablık kurma. Kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme. Seninle başkaları arasında bir toplantı akdedilir veya insanlarla aranızda bâzı beseleler görüşülürse, yâhut onlar bu meselelerde senin bildiğin hilafını iddiâ ederlerse, onlara hemen muhâlefet etme.


Sana bir şey sorulursa, ona herkesin bildiği şekilde cevap ver. Sonra bu meselede şu veya bu şekilde görüş ve delillerin de bulunduğunu söyle. Senin bu türlü açıklamalarını dinleyen halk, hem senin değerini, hem de başka türlü düşünenlerin değerini tanımış olur. Sana bu görüş kimindir diye sorarlarsa, fakîhlerin bir kısmınındır, de. Onlar, verdiği cevâbı benimserler ve onu sürekli olarak yaparlarsa, senin kadrini daha iyi bilir ve mevkiine daha çok hürmet ederler.


"Seni ziyârete gelenlere ilimden bir şey öğret, böylece faydalansınlar. Herkes, öğrettiğin şeyi belleyip tatbik etsin. Onlara umûmî şeyleri öğret, ince meseleleri açma. Onlara güven ver, ahbablık kur. Zîrâ dostluk, ilme devâmı sağlar. Bâzan da onlara yemek ikrâm et. İhtiyaçlarını temin et. Onların değer ve îtibârlarını iyi tanı ve kusurlarını görme. Halka yumuşak muâmele et, müsâmaha göster. Hiçbir kimesye karşı bıkkınlık gösterme, onlardan biri imişsin gibi davran."

Hacı Bayram-ı Velî´ den Nasîhatler

İnsanların fitnesinden kurtulmak istiyorsanız, çarşı ve pazarlarda sık sık bulunmayınız.
Hiddet ve kin, hakîkatleri gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır.

Allah´a isyân yolunda, hiçbir kimseye yardım etmeyiniz.

Küçük çocukları seviniz, başlarını okşayınız. Onları sevindiriniz ki, Peygamber efendimizin emrini yerine getirmiş olasınız.

Çarşıda ve câmi avlusunda bir şey yemeyiniz. Yol ortasında durmayınız. Ticâret erbâbının dükkânlarında uzun müddet oturmayınız.

Hiçbir günâhı küçümsemeyin, çok çalışın. Boş gezenler, zengin bile olsa, arkadaşları şeytan, kalbleri şeytanın konağı olur.

Helâlinden kazanıp, ondan fakırlere cömertçe veriniz.
Ölümü çok hatırlayınız. Ölüm gelmeden hesâbınızı yapınız. Tövbe ediniz ki, affa kavuşasınız.
Dünyâ gamından, nefsin sıkıştırmasından hafifleyip kurtulmak istiyorsanız, kabristanları sık sık ziyâret ediniz.

Ayıp ve kusurlarını gördüğünüz arkadaşlarınızın, komşularınızın, sırlarını ifşâ etmeyiniz. Çünkü gördüğünüz bu sırlar, size emânettir. Emânete hiyânet ise, çirkin bir harekettir.
Âlim ve velîlerin kabirlerini ziyâret ediniz. Zîrâ o büyükler, kendilerini ziyâret edenlere şefâat ederler.
Hacı Bayram-ı Velî hazretleri, Yûnus Emre ile aynı asırda yaşamıştır. Tasavvuf yolunda nefsi tanımanın ve itâat altına almanın şart olduğunu bildiren Hacı Bayram-ı Velî hazretleri bu hususta şu şiiri söylemiştir:



Bilmek istersen seni,
Cân içinde ara cânı.
Geç cânından bul ânı,
Sen seni bil, sen seni.


Kim bildi ef´âlini,
Ol bildi sıfâtını,
Anda gördü zâtını,
Sen seni bil, sen seni.


Görünen sıfâtındır,
O´nu gören zâtındır,
Gayri ne hâcetindir,
Sen seni bil, sen seni.


Kim ki hayrete vardı,
Nûra müstagrak oldu,
Tevhîd-i zâtı buldu,
Sen seni bil, sen seni.


Bayram özünü bildi,
Bileni anda buldu,
Bulan ol kendi oldu,
Sen seni bil, sen seni.
DERViŞLiK YOLU

Bu dervişlik yoluna, aşk ile gelen gelsin
Ya dervişlik neydiğin, bir zerre duyan gelsin
Hele biz iş bu yola, gelmedik riya ile
Bu melametlik donun, bizimle giyen gelsin


Gözüyle gördüğünü, örte eteği ile
Bu yol çok ince yoldur, yüreği duyan gelsin
Her kim sever Allahı, rahmet kılar vallahi
Dil sevgisiyle olmaz, Aşk ile yanan gelsin


İşbu sözü diyenden, bize nişan gerektir
Sözün kısası budur, canına kıyan gelsin
Yunus söz ile kimse, kabliyete geçmedi
Bud u vücud dermiyan ortaya koyan gelsin


Melamet : Kınanma
Kabliyet : Öne geçmek
Bud u vücud dermiyan : Varlığını vücudunu aradan çıkaran



DERVİŞLİK DER Kİ BANA


Dervişlik der ki bana sen derviş olamazsın
Gel ne diyeyim sana sen derviş olamazsın
Derviş bağrı taş gerek gözü dolu yaş gerek
Koyundan yavaş gerek sen derviş olamazsın


Döğene elsiz gerek söğene dilsiz gerek
Derviş gönülsüz gerek sen derviş olamazsın
Dilin ile şakırsın çok maniler dokursun
Vara yoğa kakırsın sen derviş olamazsın


Kakımak varmışsa ger Muhammed de kakırdı
Bu kakımak sende var sen derviş olamazsın
Doğruya varmayınca Murşide ermeyince
Hak nasib etmeyince sen derviş olamazsın


Derviş Yunus gel imdi ummanlara dal imdi
Ummana dalmayınca sen derviş olamazsın


Kakımak : Kızmak, öfkelenmek
Umman : Büyük deniz, okyanus

Mevlana Halid (k.s.) Hazretleri´nin Müridlerine Vasiyeti

Besmele, hamdele, salveleden sonra:

"Cenâb-ı Hak´tan havf ve haşyet etmeyi size vasiyyet ederim. Sonra insanlara eziyyet etmemelisiniz (hassaten Haremeyn-i Şerîfte). Sonra hiç kimseyi gıybet etme, her ne kadar başkaları sizin gıybetinizi ederlerse de... Nefsin için dünya menfaatlerinden bir şey alma! Alırsan şer-i şerîfe uygun al ve aldığını da hayra sarf et! Mü´min kardeşlerin aç ve muhtaç iken, şehevât-ı nefsâniyene sarf etme. Bir kimseyi tahkîr etme. Nefsini hiç kimsenin fevkında tutma.

İbâdât-ı kalbiye ve bedeniyede içtihâdını bezl ile, hayır ameli yapmadığını hesâb et. Niyet, ibâdetin rûhudur. İhlâssız niyet olmaz. Senden büyükte ihlâs olmazsa, senden olmayacağı âşikârdır. Eğer sen kendini her hayırda müflis görmezsen, bundan büyük cehâlet olmaz. Kendini kesme. Zîrâ, Cenâb-ı Hak´kın fazlı ve rahmeti kul için ins ve cinnin ibâdetinden hayırlıdır. "De ki: Allah´ın ihsânı ve rahmeti ile, ancak bununla ferahlansınlar. Bu, onların tapmakta olduklarından dünya menfaatlarından daha hayırlıdır."

Cenâb-ı Hak´kın fazlını, ibâdâtını terke sebep kılma ki, şeytan, insanın aklıyla oynayıp da aldatmış olmasın. Zikr-i kalbe devam et. Sana zikirden bıkkınlık gelmesin. Yürürken dahî olsa, Cenâb-ı Hak´kın havl ve kuvvetine temessük et. Sâdât-ı kibâr (kaddesallahü esrârehüm) Hazerâtının rûhâniyetlerinden istimdâd et.

Hamele-i Kur´ân, ehli-ilim ve hafaza-i Kur´ân´a ikrâm et. İmkân oldukça kırâet ile iştigâl et. Fıkıh ilmine başka ilimlerden fazla önem ver. Huzûr-u kalbî sizi fıkıh ilmiyle uğraşmakdan alıkoymasın. Zîrâ bu hal, meşrebin darlığından ve tabiatın adem-i vüs´atindendir. Hükümetin işlerine karışma, velev seni taleb etseler dahî.

İmâm-ı Müslimînin, vüzerânın ve ümerânın ıslâh-ı hâline dua et. Cenâb-ı Hak´dan İslâm´ın küfr üzerine gâlib gelmesi için dua et. Vücûdunu terke, mevcûdunu bezle âmâde ol. Bulunana kanâat göster. Sâhib-i makâm-ı Mahmûd´un sünnetine temessük et.


Nâfile namaz, teheccüd, işrâk, evvâbîn, duhâ namazlarına devam et. Dâimâ abdest üzere ol ve:

[Sübhânallàhi ve bihamdihî ve adede halkıhî ve rıdà nefsihî ve zinete arşihî ve midâde kelimâtih] tesbîhini üç kere okumağa devam et. Sallallâhü teâlâ ve selâmühû aleyhi ve alâ âlihî ve sahbihî ebede´l ebedeyn vel hamdülillâhi Rab´bi´l-âlemîn..."

Hz.Peygamberin(s.a.v.) Hz.Ali´ye Öğütleri

Ya Ali, Allah ı gazaplandıracak (bir şeyle) hiçbir kimseyi razı etmemen, Allah ın (sana) verdiği bir şeyden dolayı başkasını övmemen, Allah ın senden esirgediği bir şeyden dolayı da kimseyi yermemen yakine ermenin alametidir. Çünkü rızık, ihtirasla elde edilemeyeceği gibi, rağbetsizlikle de önlenemez.

Allah-u Teâla, kendi hikmet ve lütfü gereği rahatlık ve mutlu­luğu yakinde ve (kaza ve kadere) rıza göstermekte; gam ve üzün­tüyü ise, şüphe ve hoşnutsuzlukta karar kılmıştır.

Ya Ali, cahillikten daha kötü bir fakirlik, akıldan daha faydalı bir servet, bencillikten daha korkunç bir yalnızlık ve istişareden da-ha iyi bir yardımcı yoktur; hiçbir akıl da tedbir almak kadar yararlı değildir. Güzel ahlak gibi soy sop ve şükür gibi de ibadet yoktur.

Ya Ali, sözün âfeti yalan, ilmin âfeti unutmak, ibadetin âfeti ihmalkârlık, cömertliğin âfeti minnet, yiğitliğin âfeti zulüm, güzel­liğin âfeti bencillik ve soyluluğun âfeti ise onunla övünmektir.

Ya Ali, sürekli doğru konuş; ağzından hiçbir zaman yalan çıkmasın; kesinlikle hıyânete yeltenme; Allah tan O nu görüyormuşçasına kork; malını ve canını dinine feda et; iyi ahlak edin ve kötü ahlaktan kaçın.

Ya Ali, Allah ın en çok sevdiği amel şu üç haslettir: Allah ın farz kıldığı şeyleri yerine getirmek; bunu yapan kimse, halkın en âbitlerindendir. Allah ın haram kıldığı şeylerden uzak durmak; böyle yapan kimse de halkın en sakınanlarındandır. Allah ın ver­diği rızka razı olmak; böyle olan kimse de halkın en zenginlerin­dendir.

Ya Ali, üç şey yüce ahlaktandır: Seninle ilişkisini kesen kimse ile ilişki kurman, senden esirgeyene bağışta bulunman ve sana zulüm edeni affetmen.

Ya Ali, üç şey kurtarıcıdır: Dilini tutman, günahına ağlaman ve (kötü insanlarla muaşeretten uzak kalmak için) evinde oturman.

Ya Ali, şu üç haslet âmellerin en başında gelir: (Kendi men­faatin bile söz konusu olduğu yerde) halka karşı insaflı davranman; mü min kardeşinle eşitlik gözetmen ve Allah ı her halükârda hatırlaman.

Ya Ali, üç kimse Allah ın misafiridir: Mü min kardeşini Allah rızası için ziyaret eden kimse; böyle birisi Allah ın ziyaretçisidir. Ziyaretçisini ağırlamak ve istediğini ona vermek, Allah a düşen bir haktır. Namaz kıldıktan sonra, daha sonraki namaz vaktine dek takibât (zikir, dua, Kur an okumak vb...) ile meşgul olan kimse; böyle birisi Allah ın misafiridir ve misafirini ağırlamak Allah a düşen bir haktır. Bir de hacca ve umre ye giden bir kimse; onlar da Allah a doğru giden kimselerdir ve kendisine gelen kimseyi ağır­lamak Allah a düşen bir haktır.

Ya Ali, üç şeyin hem dünyada hem de, âhirette mükâfatı vardır: Hac, fakirliği giderir; sadaka, belaları defeder ve sıla-i ra­him (akrabalara iyilikte bulunmak) ömrü uzatır.

Ya Ali, kimde şu üç şey olmazsa hiçbir ameli doğrulmaz: Kendisini Allah Azze ve Celle ye karşı günah işlemekten alı­koyacak takva; akılsızın cahilliğini önleyecek ilim (bir nakle göre de hilim) ve halkla iyi geçinebilmesini sağlayacak akıl.

Ya Ali, üç kimse kıyamet günü arşın gölgesi altındadır: Kendisi için sevdiği şeyi, kardeşi için de seven; bir işle karşılaştığında, Allah ın o işi sevip sevmediğini bilmeyinceye ka­dar, o iş için herhangi bir girişimde bulunmayan ve kendi nefsinde de bulunan ve henüz ıslah etmediği bir kusurla kardeşini ayıpla­mayan. Kendisini ıslah etmeye kalkışan bir insan ise, ıslah ettiği her kusurunun ardından bir diğeriyle karşılaşır ve bu, insanı kendisiyle meşgul etmeye yeter. (Artık başkalarının ayıplarıyla uğraşmaktan geri kalır).

Ya Ali, üç şey iyi olmanın yollarındandır: Cömert olmak, güzel konuşmak ve eziyetlere karşı sabırlı olmak.

Ya Ali, Tevrat ta dört şeyin, dört şeyi beraberinde taşıdığı yazılıdır: Dünyaya haris olan, Allah a öfkelenir. Duçar olduğu bir musibetten yakınan, gerçekte Allah tan yakınmaktadır. Zenginin karşısında (zenginliği için) tevazu eden kimsenin, dininin üçte ikisi yokolur. Bu ümmetten cehenneme giden kimse, Allah ın ayetleri­yle alay edip, onlarla oynayan kimselerdendir.

Ya Ali, dört şey, dört şeyi beraberinde getirir: Saltanata erişen diktatör olur. İstişare etmeyen pişman olur. Davrandığın gibi sana davranılır. Yoksulluk en büyük ölümdür. "Maksat dinar ve dirhem (mal) yoksulluğu mu " denilince: "Hayır, maksat din yoksulu ol­maktır." buyurdu.

Ya Ali, kıyamet günü üç gözden başka bütün gözler ağlar: Allah yolunda geceleri uykusuz kalan göz, Allah ın haram kıldığı şeylere bakmayan göz ve Allah korkusundan ağlayan göz.

Ya Ali, Allah tan başkasının haberdar olmadığı günahlarına ağladığı halde, Allah ın nazar ettiği yüze ne mutlu!

Ya Ali, şu üç şey (insanı) helak eder: Heva ve hevese uymak, cimrilik yapmak ve insanın kendisini beğenmesi. Şu üç şey de (insanı) kurtuluşa götürür: Hoşnutluk ve öfke halinde adaletli davranmak, zenginlikte ve fakirlikte orta halli olmak, gerek gizlide ve gerekse açıkta Allah ı görürcesine O ndan korkmak. Çünkü sen O nu görmesen de O seni görür.

Ya Ali,üç yerde yalan konuşmak iyidir: Savaşta (düşmanı) aldatmak için, hanımına (bir şey alacağına dair) söz vermede, halkın arasını ıslah etmede.

Ya Ali, üç yerde doğru konuşmak kötüdür: Söz gezdirmede; erkeğe, ailesi hakkında hoşlanmayacağı haberleri vermede ve hayır işlerlin açıklayan bir kimseyi yalanlamada

Ya Ali, dört şey boşunadır: Doyduktan sonra yemek, ay ışığında kandil yakmak, çorak yerde tohum ekmek ve layık ol­mayan bir kimseye iyilik yapmak.

Ya Ali, dört kimse herkesten daha çabuk ceza görür: Yaptığın iyiliğe kötülükle karşılık veren, senden zulüm görmeden sana zulüm yapan, aranızdaki antlaşmaya sen sadık kaldığın halde hıya­net eden ve sıla-i rahim (akrabalara iyilik) yaptığın halde (sana karşı) onu terkeden kimse.

Ya Ali, dört şeye sahip olanın Müslümanlığı kâmil olur: Doğruluk, şükür, hayâ ve güzel ahlak.

Ya Ali, halka az el açmak peşin zenginliktir ve halka çok el açmak zillettir. Peşin fakirlik de işte budur.


Ya Ali, mü minin nişanesi üçtür: Oruç tutmak, namaz kılmak ve zekât vermek. Zahirde kendisini ehil gösteren kimsenin de nişanesi üçtür: İnsanın yüzüne karşı dalkavukluk yapar; arkasından gıybet eder ve musibete uğradığında da sevinir. Zalimin de üç nişanesi var: Eli altında bulunanlara zorbalık yapar; kendisinden üstlere isyan eder ve zalimlerle işbirliği yapar. Riyakârın da üç nişanesi var: Halkın yanında gayretli ve hareketli olur; yalnızlıkta üşenir ve bütün işlerde övülmesini sever. Münafığın da nişanesi üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler; kendisine güvenildiğinde hıyanet eder ve verdiği sözün üzerinde durmaz. Tembelin de alâmeti üçtür: Tefrite düşünceye kadar gevşeklik yapar; zâyi edin­ceye dek tefrit eder ve günaha düşünceye kadar zâyi eder. Akıllı kimseye, ancak üç şey için yolculuğa gitmek yakışır: Geçimini temin etmek, ahiretine yönelik bir adım ve helâl bir zevk .

Ya Ali, cahillikten daha şiddetli bir fakirlik, akıldan daha fay­dalı bir servet, kendini beğenmişlikten daha korkunç bir yalnızlık yoktur ve hiçbir amel tedbir almak, hiçbir takva günahtan sakın­mak ve hiçbir soy sop da iyi ahlaklılık gibi olamaz. Konuşmanın âfeti yalan, ilmin âfeti unutmak ve bağışta bulunmanın âfeti de minnettir.

Ya Ali, hilali gördüğün zaman üç defa "Allah-u Ekber" de; sonra "Elhamdu lillah illezi halekanî ve halekake ve kadderake menâzile ve cealeke âyeten lil âlemîn." de

Ya Ali, aynaya baktığın zaman üç tekbir getirdikten sonra şöyle de: "Allahumme kemâ hassente halkî fe hassin hulkî."

Ya Ali, seni dehşete düşüren bir şeyle karşılaşırsan, şöyle de: "Allahumme bi-hakkı Muhammed in ve Âl-i Muham-med in illâ ferrecte annî."


Ya Ali, huzurunda seni medhederlerse şöyle de:

"Allahumme-c alnî hayren mimmâ yezunnûne veğfir lî mâ lâ ya lemûne vela tuahiznî bima yekulûn.

Ya Ali, cinsi münasebette bulunduğun zaman şöyle de: "Bismillahi, Allahumme cennibne ş-Şeytâne ve cennib iş-Şey-tâne ma rezaktenî." Eğer Allah-u Teâla o anda, sizden bir çocuk olmasını takdir ederse hiçbir zaman Şeytan ın, ona bir zararı dokunamaz.

Ya Ali, yemeğe tuz ile başla ve tuz ile bitir. Çünkü tuz, yetmiş derde devadır. Onların en küçüğü delilik, cüzam ve alaca hastalığıdır.

Ya Ali, bedenine zeytin yağı sür. Çünkü Şeytan bedenine zeytin yağı süren bir kimseye, kırk gece yaklaşmaz.

Ya Ali, ayın ilk ve orta gecelerinde cinsel ilişkide bulunma, sara hastasının genelde o iki gecede hastalığının belirdiğini gör­müyor musun

Ya Ali, çocuğun olduğunda sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikâmet oku. Bu takdirde Şeytan ona asla zarar vermez.

Ya Ali, halkın en kötüsünü sana tanıtayım mı "Evet ya Resulallah" dedim; buyurdular ki: Halkın en kötüsü, günahları affetmeyen ve hatalardan geçmeyen kimsedir. Onlardan daha kötüsünü de sana tanıtayım mı "Evet ya Resulallah" dedim, buyurdular ki: Onlardan daha kötüsü şerrinden korunulmayan ve hayrı umulmayan kimsedir.


Ya Ali, peştamalsız hamama girmekten sakın. Çünkü hem peştamalsız (çıplak) olarak hamama giren kimse mel undur ve hem de ona bakan.

Ya Ali, işaret ve orta parmağına yüzük takma; çünkü bu "Lut" kavminin yaptığı bir işti. Küçük parmağını da yüzüksüz bırakma.

Ya Ali, Allah kendi kulunun; "Allah ım günahlarımı affet; çünkü Senden başka günahları affedecek bir kimse yoktur" de­mesini beğenir. Kul böyle dediği zaman Allah da, meleklerine şöyle hitap eder: "Ey meleklerim, bu kulum benden başka günah­ları affedecek birisinin bulunmadığını bilmiştir; şahit olun ki, ben onu bağışladım."

Ya Ali, yalan konuşmaktan sakın. Çünkü yalan konuşmak yüzü karartır ve sonra da o şahıs Allah katında kezzâb (çok yalan konuşan) olarak yazılır. Doğru konuşmak da yüzü ağartır ve böyle birisi de Allah indinde sadık (doğru konuşan) olarak yazılır. Doğruluğun bereket kaynağı ve yalancılığın ise uğursuzluk olduğunu bil .

Ya Ali, gıybet etmekten (başkalarının arkasından konuşmaktan) ve söz taşımaktan kaçın. Çünkü gıybet etmek orucu bozar (sevabını yok eder) ve söz taşımak da kabir azabına sebep olur.

Ya Ali, ister yalan yere olsun, ister doğru zaruret olmaksızın Allah a yemin etme. Allah-u Teâla yı kendi yeminine vesile kılma. Çünkü Allah-u Teâla, yalan yere O na yemin eden bir kimseye acımadığı gibi onu gözetmez de.

Ya Ali, yarının rızkı için gam yeme. Çünkü her günün rızkı, gelip ulaşır.

Ya Ali, inat etmekten sakın. Çünkü inatçılığın evveli cahillik, sonu ise pişmanlıktır.

Ya Ali, misvak kullan. Çünkü misvak ağzın temizliğine, Allah ın rızasına ve gözün ışıklanmasına sebep olur. Dişleri kür­danla temizlemek de seni meleklere sevdirir. Yemekten sonra ağızlarını kürdanla temizlemeyen kimsenin ağız kokusundan me­lekler rahatsız olur.

Ya Ali, sinirlenme; sinirlendiğin zaman otur ve Allah ın kul­lara karşı olan kudret ve hilmini düşün ve sinirlendiğin vakit sana: "Allah tan kork" dendiğinde sinirini atıp, hilmine ve sabrına dön.

Ya Ali, kendi malından başkalarına harcadığın şeyi, Allah ın rızası için harca ki, Allah katında onu biriktirilmiş olarak bulursun.

Ya Ali, ailen, komşun, muaşeret ettiğin ve dost olduğun herkese iyi davran ki, Allah katında yüce derecelere ulaşasın.

Ya Ali, kendin için sevmediğin şeyi, başkası için de sevme. Kendin için sevdiğin şeyi, kardeşin için de sev. Böyle olursan hükmünde (diğerleri hakkında hüküm vermede) adil ve adaletinde insaflı olursun; gök ve yeryüzü ehlinin yanında da sevilirsin. Vasi­yetimi unutmamaya çalış, inşâallah.

Abdulkadir-i Geylani Hazretlerinden Öğütler

Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü
görmeyesin. Bu hal kişiyi azdırır ve YARATAN ın rahmet nazarından
uzak kılar. Sakın sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de
kapılmayasın. Önce temeli at sonra üzerine binayı çık. Kalbini derin
kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın, sonra ihlas ve iyi işlerle
o binayı yükselt. Bu işlerden sonra halkı o köşke davet et.

***

Başkasında bulunan bir hatayı defetmek istersen nefsinle yapma,
imanınla yap. Kötülükleri ancak İMAN yıkar. Bu durumda RABB in sana
işlerinde yardımcı olur. O kötülüğü yok etmek için arkadaş olur, O
kötülüğü ezer ortadan kaldırır. Eğer bir kötülüğü nefsin için,
halkın seni tanıması için ortadan kaldırmaya niyet edersen rezil
olursun. Her işte HAKK ın rızası aranmalıdır.

***

İSLAM gömleğin yırtık, İMAN elbisen pis, kalbin cahil, için kederle
dolu. Gönlün İSLAMİYET e açık değil. İç alemin harap, dışın mamur,
bütün sayfaların günah karası. Sevdiğin ve arzuladığın yalnızca
dünya.

Kabir kapısı açık ve ahiret sana doğru gelmekte. En kısa zamanda
aklını başına topla, yalnız dünya azığı toplamaktan vazgeç de ahiret
azığını toplamakta acele et...

Sabırlı kulların bu dünyada çektiği cefa, Yüce Allah ın (C.C)
gözünden kaçmaz. Siz bir an olsun O nun uğruna sabır yolunu tutun,
yıllarca ecrini alırsınız. Ömrü boyunca Kahraman lakâbıyla gezen,
onu bir anlık cesareti sonunda kazanmıştır.

***

Ey evlad, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da
başkalarını... Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var, bunu sen de
biliyorsun. Bunu bildiğin halde başkalarının islâhı ile uğraşma
yolunda nasıl başarılı olabilirsin Gözlerin bir adım öteyi
görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın

***

Size gereken, Yüce Yaratanı sevmek ve O ndan başka kimseden
korkmamaktır. Ve bütün işleri onun rızasını gözeterek yapmak...
Bunlar Kalp le olur, dil gürültüsüne getirip söze boğmakla olmaz.
Sonra mihenk taşına vurulunca utanırsın. Kuru davaya kimse inanmaz.
Halk arasında söylediğin sözleri yalnız kaldığında söylüyormusun ...
Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman mümkün oluyor
mu ... İşte bunları yapabiliyorsan mesele yok... Kapı önünde
TEVHİD , içeriye girince ŞİRK , yakışır mı Bu, nifak, ikiyüzlülük
alametidir, içi bozuk olmanın ta kendisidir. Acırım sana, sözün
kötülükten sakınma hakkında, kalbin ise fitne çıkarmaya istekli.
Şükrü dilinden bırakmıyorsun, ama kalbin daima itiraz halinde.

***

Geliniz aşırı, uygun olmayan arzularımızı bir yana atıp YARATANIMIZA
koşalım. Bu yolda biraz perişanlık çekelim. Ne olur sanki biraz
zahmet çeksek O na vardıktan sonra bütün çekilen sıkıntılar
unutulur. İçimize ve dışımıza hükmeden nefsimizi HAK yoluna
çevirelim, Rabbimizin Elçisine, Sevgilisine başvuralım, O nun
eteğini bırakmayalım.

***

Bütün amacın yemek, içmek ve arzularının tatmini olmasın. Bunların
hepsi amaç değil, Yüce ALLAH a (C.C.) ulaşmak için birer araçtır.
Bütün hedefin sana en çok gerekli olana ulaşmak olmalı. Sana en
gerekli olan ise YARATAN ındır. O nu ara. Her şeyin bir bedeli olur.
Dünyaya AHİRET, yaratılmışlara ise bedel YARATAN dır. Dünyayı
kalbinden atarsan yerini HAK alır.

Yaşadığın günü ömrünün son günü bil, işlerini ona göre ayarla. Bu
duygu sana yeter.

***

ALLAH tan (C.C) başka ilah yoktur, dediğinde bir DAVA peşine
düştün demektir. Her davada şahit isterler, şahidi olmayan davasını
kaybeder. Ayrıca bu uğurda gelecek her türlü sıkıntıya göğüs gerip,
sabır göstermek de birer şahid sayılır. Bunları yaparken İHLAS lı
olmak gerekir.

***

Hiçbir söz amelsiz ve ihlassız kabul edilmez. Kainatın Efendisinin
(S.A.V) yolu İHLAS tan ibarettir.

***

Dünyalık toplarken dikkatli ol. Gece odun toplayan gibi olma. Elini
uzattığında neyi alacağını önceden kestirmelisin.

Gece odun toplayan eline geçeceğini bilemez, seni de ona
benzetiyorum. Ayık ol, sonra felaket büyük olur.

***

HAK la çekişme, nefsin için O nu kötüleme, malın azaldı diye O nu
itham etme, insanlar sana yüz vermiyor diye O nu suçlama. Suçu
kendinde ara. Her işin kendi keyfine uygun olmasını istiyorsun, en
büyük hüküm senin mi yoksa O nun mu Sen mi fazla biliyorsun yoksa
O mu Merhametin O nunkinden fazla mı

Sen ve bütün yaratıklar O nun kuludur. Her şeyde yalnız O nun hükmü
geçer bunu sakın unutma.

***

YARATAN ın rızasına erme yolunda yapmacık hareketler fayda getirmez,
bu yolda yersiz arzu ve boş temenni ile yürünmez. Hele içi başka
dışı başka birinin eline hiçbir şey geçmez. Bir de yalancılık ortaya
çıkarsa felaket o zaman başlar. Eğer bu hallerin azı sende varsa
hemen tevbe et ve tevbeni bozma. Tevbe etmekten ziyade, tevbeyi
bozmamak esas hünerdir.

***

Böbürlenmeyi bırakın, Yüce ALLAH a (C.C) karşı büyüklük satmakta
neymiş Kullara da kibirli davranmayın, haddinizi bilin. Varlığınıza
tevazuyu yerleştirin. Önceden ne olduğunuzu düşünün; bir damla su.

Sonrası ne olacak malum...Bir hendeğe yuvarlanacak bir ağırlık. Hali
böyle olana büyüklük taslamak yaraşır mı

Hırsa kapılmayın, kötü arzular sizi esir etmesin. Dünyalık adamların
kapısını aşındırmayın. Ezilip büzülerek onlardan dünyalık dilenmek
size yakışmaz, sabırla doğru yoldan nasibini arasan daha iyi olmaz
mı Ya bir de yaptığın dilenciliğin sonu boşa çıkarsa... Sevgili
Peygamberimizin (S.A.V) En büyük belâ, nasibte olmayanı aramaktır,
buyruğunu hiç duymadın mı Nasibte olmayanı kullar hiçbir zaman
veremez. Dünya oğullarının buna hiçbir zaman gücü yetmez.

***

Ey ilim iddiasında bulunan, hani ağlaman Yüce ALLAH ın (C.C)
korkusundan gözlerin yaşarıyor mu O ndan korkman ve günahları
itirafın nerede Nefsinle cenk etmek ve onu terbiye etmek yok mu
O nu HAK tarafına çağırman nerede

Bunların hiçbiri sende yok. Bütün derdin kasa, masa, yemek ve
eğlenmek. Aklını başına al. Dünyadaki nimetlerden sana gelecek bir
kısmetin varsa gelir, üzülme içini ferah tut. Bekleme yükünden
kurtulursun, hırsın ağırlığı seni yormaz. Eğer bu şekilde
davranmazsan, bütün bu uğraşmalarından sana ne kalacak dersin
Sadece bir yorgunluk ve ağır bir hesap...

***

Doğruluk olmadan bilginin sana ne yararı dokunur Doğruluğun
olmadığı için bilgi sana bela olur. Öğrendin, namaz kıldın, oruç
tuttun sebebi sana mal versinler, iyiliğini görsünler, seni öğsünler
oldu. Sana yakışır mı bu düşünceler

Farzet ki halkın sana ilgisi arttı, bunun ölüm anındaki sıkıntıya
faydası olur mu acaba Seni sevenlerle aranda uçurumlar olacak o
anda. Topladığın malları başkaları paylaşacak, hesabı ve cezası da
sana kalacak.

***

Yazık sana! Cehennemlik işleri yaparken cenneti umuyorsun. Geçici
şeylerle avunuyor onları seviyor ve senin sanıyorsun. Ama yakında
elinden alacaklar.

Yaratan hayatı sana emanet olarak verdi, O nun rızası yolunda
yaşamanı emretti. Sen ise kendi isteğin, heveslerinin peşinde
hayatını tükettin. Sana verilen zenginlik, makam, sıhhat birer
emanettir. Bütün bunları YARATICININ rızasına uygun yolda kullan.

***

Ey evlad, ana rahminde seni kim besledi. O halde iken ne kadar
acizdin, bu hale seni getiren kim Sen ise kendi varlığına ve halka
dayanmaktasın, parana, mevkine, bilgine güveniyorsun. Güvendiklerin
bugün var yarın yok olabilirler. Yüce ALLAH tan (C.C) başka her kime
güveniyor veya kimden korkuyorsan o senin ilahındır. Yakında bütün
güvendiklerin yok olur kullarla aran açılır, sana karşı kalpleri
katılaşır, kapıları yüzüne vururlar seni kapı kapı dolaştırırlar.
Çağırsan yardımına koşan olmaz.

Bütün bunlara sebeb Hak tan başkasına güvenmiş olman, O nun
nimetlerini başkalarından bilmiş olmandır.

***

Yüce ALLAH ın (C.C) dininde olmayan şeyleri yapmaya çalışma. Elinde
iki şahit olsun; biri KUTSAL KİTABIMIZ, diğeri SÜNNET-İ RESULALLAH.
Bunlar seni RABBİNE ulaştırır. Ama sen bu şahitleri bırakıp nefsinin
peşinden gitmeye devam ediyorsun. Elinde iki şahidin var; biri zayıf
aklın, diğeri de şahsi arzun. Şüphesiz bunlar seni ateşe iter.
Firavun gibilerin arasına katar.

***

Ey içi bozuk, yakında öleceksin, öldükten sonra yaptıklarına çok
pişman olacaksın ama çok geç...Dilin güzel söze alıştığı için
konuştu ve aldandı, ama kalbin hiçbir şeyden anlamaz bir halde. Bu
durum seni kurtarmaz. Güzel konuşmayı kalb yapmalı, yalnızca dilin
iyi söz söylemesi faydasızdır.

RAŞiT TUNCA

BAŞAĞAÇLI RAŞiT TUNCA
Raşit Tunca

FORUMUMUZDA
Dini Bilgiler...
Kültürel Bilgiler...
PNG&JPG&GiF Resimler...
Biyografiler...
Tasavvufi Vaaz Sohbetler...
Peygamberler Tarihi...
Siyeri Nebi
PSP&PSD Grafik

BOARD KISAYOLLARI

ALLAH

Allah



BAYRAK

TC.Bayrak



WEB-TUNCA


Radyo Karoglan

Foruma Misafir Olarak Gir


Forumda Neler Var


Karoglan-Raşit Tunca - Dini - islami - Dini Resim - FIKIH - Kuran - Sünnet - Tasavvuf - BAYRAK - Milli - Eğlence - PNG - JPEG - GIF - WebButtons - Vaaz - Sohbet - Siyeri Nebi - Evliyalar - Güzel Sözler - Atatürk - Karoglan Hoca - Dini Bilgi - Radyo index - Sanal Dergi




GALATASARAY

G A L A T A S A R A Y


FENERBAHÇE


F E N E R B A H C E


BEŞiKTAŞ

B E Ş i K T A Ş


TRABZONSPOR

T R A B Z O N S P O R


MiLLi TAKIM

M i L L i T A K I M


ETKiNLiKLERiMiZ


“Peygamberimiz Buyurdular ki Birbirinize Temiz ağız ile Dua edin. Bizde Sayfamızı ziyaret edenlerin ve bu bölümü ziyaret edenlerin kendilerinin Ruhaniyetine, geçmişlerinin Ruhuna Yasin Okuyup hediye ediyoruz Tıkla, ya sende oku yada okunmuş Yasinlerden Nasibini Al”
(Raşit Tunca)



MEVLANA'DAN

“ Kula Bela Gelmez Hak Yazmadıkca, Hak Bela Yazmaz Kul Azmadıkca, Hak intikamını, Kulunun Eliyle Alır da, Bilmiyenler Kul Yaptı Sanır."
(Hz. Mevlana)